Mehmet Ali Güller

Beşli Çete Partisi

23 Ocak 2023 Pazartesi

Siyaset, özü itibarıyla, ekonomiyi paylaştırma işidir. Bir siyasi parti, hangi sınıfın ya da toplumsal tabakanın temsilcisiyse, o sınıfın ya da toplumsal tabakanın ekonomiden daha fazla pay almasına çalışır. 

Buna siyasal İslamcı partiler de dahildir elbette. Onlar da en sonunda bir sınıfın partisidirler ve hem partilerine taban yaratmak hem de kendi sermaye gruplarını oluşturmak için dini siyasete alet ederler. Slogan düzeyindeki halkçılık bu gerçeği değiştirmez. 

İslamcı partilerin rejim değiştirme icraatlarının arka yüzü, aynı zamanda büyük sermaye transferlerinin tarihidir.

EN SERMAYE YANLISI İKTİDAR: AKP

Bu girişi, Erdoğan’ın şu açıklaması nedeniyle yaptık: “İş dünyamızı fütursuzca tehdit edenlere, Türk ekonomisini kötüleyenlere, sermaye düşmanlığı yapanlara hak ettikleri cevabı sandıkta vereceğiz.” (AA, 21.1.2023)

Erdoğan bu açıklamasıyla “Beşli Çete”yi hedef alan Kılıçdaroğlu’na tepki gösteriyor. Kılıçdaroğlu’nun “iş dünyasını tehdit ettiğini” iddia ederek hem Beşli Çete’yi gizliyor/koruyor hem de sermaye ile Kılıçdaroğlu’nu karşı karşıya gibi göstermeye çalışıyor. 

Oysa Kılıçdaroğlu da son tahlilde emek-sermaye çelişmesinde, ağırlıkla sermayenin yanındadır; siyaseten bunu TÜSİAD ile işçi sendikaları arasında bir “denge” içinde yürütmeye çalışıyor. 

Erdoğan ise sözde halkçıdır ama Türkiye’nin gelmiş geçmiş en sermaye yanlısı siyasetçisi olmuştur. Bunu sadece Erdoğan’ın OHAL’i patron yararına işçilere karşı kullandığının itirafı olan şu sözlerine bakarak söylemiyoruz: “Bir tane fabrikada grev söz konusu mu? Böyle bir şeyde anında müdahalemizi yapıyoruz. Ve OHAL anında bir çözüm kaynağı oluyor.” (24.4.2018)

Asıl baktığımız, temsilciliğini yaptığı mali sermayenin/finans kapitalin Erdoğan dönemindeki durumudur: Örneğin bankaların kârı yüzde 400’e çıktı; örneğin en büyük sermaye grupları, üç kuşaktır en çok AKP döneminde büyüdüklerini memnuniyetle açıkladılar; örneğin AKP’ye yakınlık/destek karşılığında bazı sermaye grupları kamu ihaleleriyle diğer gruplara göre ölçüsüz bir şekilde palazlandırıldı.

HALKIN SANDIK SORUMLULUĞU

Dolayısıyla AKP, özü itibarıyla bir Beşli Çete Partisi’dir. Soru şu: Kılıçdaroğlu’nun Beşli Çete’yle mücadele ilanı, gerçekten halkçı bir ekonomik programa mı oturuyor? Yoksa AKP’yi yıpratma amaçlı bir seçim sloganı mı? (Zira New York bankerleri ile Londra tefecilerinden para arama anlayışı, kaçınılmaz olarak yeni Beşli Çeteler doğurur.)

Bu soruya verilecek yanıt önemlidir. Babacan’ın cumhurbaşkanı yardımcısı olduğu ve Davutoğlu’nun ifadesiyle, stratejik kararlarda hepsinin imzasının gerektiği koşullarda, Beşli Çete’yle nasıl mücadele edilebilecektir? Beşli Çete’yi palazlandıran kamu ihalelerinin altında Davutoğlu ile Babacan’ın imzaları vardır. Ayrıca Beşli Çete, Davutoğlu ve Babacan’ın yıllarca uyguladıkları, iktidar olurlarsa uygulamayı sürdürecekleri programdan çıktılar. 

Tamam, rejim sorunu açısından kimin cumhurbaşkanı olacağı bu seçimin esas konusudur. Ama parlamentoda, bölüşümdeki adaletsizliğe emekten yana müdahalelerde bulunacak bir ağırlık oluşturulması da aynı ölçüde önemlidir. Hatta bu ağırlık ne denli büyük olursa, rejim sorununu çözmek o denli kolaylaşır.

(Okunmalı: Ali Mahir Başarır, Beşli Çete, Kırmızı Kedi Yayınevi)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Teğmenler meselesi 21 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları