Mehmet Ali Güller

ABD, Ukrayna kriziyle Montrö’yü delme peşinde

21 Şubat 2022 Pazartesi

Türkiye açısından Ukrayna krizi, her şeyden önemlisi, Montrö Sözleşmesi’nin değerini ortaya koyması bakımından derslerle doludur. 104 emekli amiralin bu süreci öngörerek toplumu aydınlatan o açıklaması da bu yönüyle tarihe geçecek. Kuşkusuz o açıklamadan ulusal çıkarları bir yana bırakarak iç siyaset malzemesi çıkaranlar ve 104 amirale soruşturma açtıranlar da tarihe geçecek!

Üç gün sonra, 24 Şubat 2022’de Çağlayan Adliyesi’nde duruşması yapılacak o dava, bir yönüyle Türkiye’nin önündeki bu büyük sorun karşısında iki zıt bakışın, iki zıt anlayışın tarih sahnesinde sergilenmesi olacak.

TÜRKİYE - SSCB İŞBİRLİĞİ

Türkiye ile SSCB, iki ayrı kampta yer almalarına ve ABD’nin tüm kışkırtmalarına rağmen, Soğuk Savaş boyunca Karadeniz’i bir barış denizi olarak koruyabildiler. Bunda iki önemli etken vardı:

Birinci etken, kökleri Atatürk ile Lenin’in dostluk anlaşmasındaki statüydü. Bu öyle bir statüydü ki Türkiye’nin en sağcı, en Amerikancı iktidarları bile sıkıştıklarında o statüye dayanarak özellikle sanayi işbirliği konusunda Moskova ile çalışabiliyordu.

İkinci etken ise Montrö rejimiydi. Bu sözleşme sayesinde Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen ABD’nin Karadeniz’e girme taleplerini frenliyor; ABD’nin Türkiye’yi ateşe atacak, SSCB’ye karşı kışkırtıcı hamlelerini kesebiliyordu.

Montrö Sözleşmesi’ne vâkıf emekli büyükelçiler ile emekli amirallerin tarihi nitelikteki uyarıları, işte Soğuk Savaş boyunca bir barış denizi olması sağlanmış Karadeniz’in bu özelliğini koruyabilmek içindi.

ERGENEKON-BALYOZ, KARADENİZ’E DE KUMPASTI

Soğuk Savaş sonrasında ABD’nin Karadeniz’e girme baskısı arttı, Soğuk Savaş boyunca Türkiye’nin direnci nedeniyle Karadeniz’de yapılamayan NATO tatbikatları başladı. Özellikle 2004’te Bulgaristan ve Romanya’nın NATO’ya üye yapılmasıyla, ABD Karadeniz’de sürekli varlık bulundurabilmeyi umdu. Ancak ABD’nin bu çabası, Ankara’nın “Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin konusudur” çizgisi üzerinden savuşturuldu; Türk Deniz Kuvvetleri’nin öncülüğündeki Karadeniz Donanma İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR) ve Karadeniz Uyumu Harekâtı gibi araçlar/eylemler, işte o çizginin gereğiydi. (O süreçte rol almış deniz subaylarımızın Ergenekon/Balyoz kumpasları ile tasfiye edilmesini, bugün 104 amirale açılan soruşturmayla birlikte değerlendirin lütfen.)

SSCB dağıldıktan ve Bulgaristan ile Romanya da NATO’ya üye yapıldıktan sonra bile Türkiye’nin ABD kışkırtıcılıklarını Karadeniz’de frenleyebilmesinin en önemli mekanizması Montrö Sözleşmesi oldu.

KANAL İSTANBUL SORUNU

ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’ı da ekleyerek, 6 Karadeniz ülkesinden 5’ini NATO üyesi yapması, Karadeniz’i bir “NATO gölü” yapabilme hedefini kolaylaştıracaktır. Bu sadece Rusya’yı değil, sonuçları itibarıyla Türkiye’yi de büyük sorunlarla karşı karşıya getirecektir. O nedenle Ukrayna ve Gürcistan’ın üyeliğine karşı çıkmak, Rusya kadar, doğuracağı riskler nedeniyle Türkiye’nin de çıkarınadır!

ABD’nin Karadeniz’de sürekli varlık bulundurabilmek için fırsat gördüğü konulardan biri de Kanal İstanbul’dur. “Kanal İstanbul, Montrö Sözleşmesine tabi olmayacağından NATO gemileri kısıtlamaya uğramadan Karadeniz’e girebilecektir” şeklindeki görüşler ABD’de başta Foreign Affairs olmak üzere önemli dergilerde işlenmekte; eski askerler, diplomatlar ve analistler tarafından dillendirilmektedir.

Dahası ABD şimdi Ukrayna krizini fırsata çevirerek yine önce emekli generalleri üzerinden (ABD’nin Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanı Emekli Org. B. Hodges) sondaj yaparak, Türkiye’nin Rusya’ya boğazları kapatması gerektiğini işlemektedir. Ukrayna’nın Ankara büyükelçisi Bodnar’ın “Türkiye’den, boğazları kapatmasını ve Rus kuvvetlerinin Karadeniz’e girmesini engellemesini isteme hakkımız var” demesi de Amerikan görüşünün içindedir.

ABD bir taşla iki kuş vurmak peşindedir; hem Montrö’yü delmek hem de Türkiye-Rusya işbirliğini Ukrayna üzerinden sabote etmek istemektedir.

NE YAPMAMALI?

1) Karadeniz’de savaş riskini azaltmanın teminatı olan Montrö rejimi sıkı sıkıya korunmalıdır. ABD’nin bu rejimi değiştirebilmek için fırsat gördüğü Kanal İstanbul projesi hayata geçirilmemelidir. Montrö, Ukrayna’da savaş riski azaltmanın ötesinde, Karadeniz’in bir barış denizi kalmasının da teminatıdır.

2) ABD’nin Karadeniz’i NATO gölü yapma stratejisinin doğuracağı riskler nedeniyle Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine onay verilmemelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Teğmenler meselesi 21 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları