Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hadi biraz serserilik yapalım

11 Haziran 2017 Pazar

Dün Haydarpaşa Garı’nda Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği kitap günlerindeydim. Canım herkes gibi çok sıkkındı. Birden yeni bir eylem biçimi keşfettim: “Bir Serserilik Olarak Okuma Eylemi.” Aşağıdaki yazı dostum şair Sezai Sarıoğlu’na ait. Eylemin patenti onda yani.

***

Kitap okumak bir serseriliktir. Asi ve aksi sokak çocuğu olmaktır. Sıkça evden kaçmaktır kitap okumak. Bütün zamanlarda devletlerden ve uluslardan kaçmaktır. Başka bir ifadeyle çağımızın en büyük marangoz hatası milliyetçilikten kaçmaktır: Bir kaçış, bir kaçmak olarak kitap okumak, yeni kendimizle tanışmak, yeni kendimize taşınmaktır. Serseri, sürekli olarak yeni yüreğine, yeni bilgilere, yeni imgelere, yeri düşlere taşınır. Yani taşıma düşle, yeni bir dünyanın değirmenini döndürür. Okuryazar serseri, yeni dünyanın ihtimali ve ihtilali için saçlarını düş değirmeninde ağartmaktan gocunmaz. “En yaşlı mevsim kış gibisin, beyazların tarih, halleri bundandır.”
Bir serserilik olarak okumak, ötekinin, ikinci, üçüncü halkın tarihini okumak ve sınırları aşarak yeni mekânlara, yeni coğrafyalara taşınmaktır. (Mesela Kürtlerin, mesela Kıbrıs halkının, mesela Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin, Kızılderililerin ya da tüm “gecik(tiril)miş” halkların içinden ve dışından okumaktır). Bir serseri olarak okur, akıntıya kürek çeker. Böylece bir yandan suyun kaldırma gücünü, öte yandan kaldırma kuvvetini ve özgür/özgül ağırlığını öğrenir. Elbette bir yan ürün olarak suyun akışının rengini de öğrenir.
Bir serseri olarak okur, sürekli olarak sınırları aşar, pasaportsuz, pasavansız, kimliksiz yaşar. Çünkü insan gizli/ illegal değildir ve geçmek, duvarlarını aşmak tarihin meşruiyetidir. Bir serseri olarak okur, verili tüm tanımlara, ulus, devlet, kimlik tanımlarına hep itiraz ederek, onları tüm zamanlarda tırnak içine alarak, hiç ülkeye yol alır. Serserilik öyle küçümsenecek bir şey değildir. Serseri muhaliftir, “mor külhanidir”, “kırmızı yanlışlarımı çok severim” diyen devrimcidir. “Yenilginin rengi olmasın mor” diyen feministtir. Şiir ve aşk gibi, devletin ve tanrının, yeryüzü ve gökyüzü iktidarlarının tersi olmaya çalışan bizim mahallenin çocuğudur.
Serseri, Suzan Sontag’ın “Başkalarının acısına bakmak”tan söz ettiği kişidir. Serseri; okurun kapitalizmin müşterisi olduğu bir dünyada müşterinin ve velinimetin tersidir. Serseri sürekli olarak kaydını özgürlüğe yaptıran, kimsenin tabusu ve tapusu olmayan asidir.
Serserilik, cezaevinde, içimizden dışımıza, dışımızdan içimize volta atarak evvel kendimizi okumaktır. Devletten ve gardiyanlardan erken kalkıp kendimizi yeniden hecelemek. On, on beş yıl yattıktan sonra tahliye olan asi, koğuşun kapısından çıkarken “bir çay daha içeydin” diye seslenmek. İdama giden devrimcinin arkadaşlarına, “görüşmek üzere” sözlerindeki ironi. Şair Metin Demirtaş’ın “Bizim de Dağlarımız Var Che Guevara dizelerini kitaplarımızın arasında tutmak. Serserilik kentin en yakışıklı duvarlarına, yeni bir dünyanın özeti olan en yakışıklı duvar yazılarını yazmaktır. Her kitapta düşbaşı yapıp, dipnot ve alıntı meşk etmektir mesela. Okumak serseriliktir. Bir serseri olarak okur, bir serserilik olarak okumak devrimci bir fiildir. Her sabah, birbirinde yeni yerler bulan keyif ve keşif heveskârı iki sevgili olmaktır yani.
Serseri hep zararlı kitaplara dadanır. Zararlı kitaplar okudukça o daha asi ve daha aksi, daha kırmızı, daha mor, daha siyah olur. Bu dünyanın yersiz yurtsuzluğu, kimsesizliği onun yeri-yurdudur. Serseri ezeli ve ebedi çocuktur, durmadan çocukluğuna büyür. Dallarına ve dağlarına hep masallar, efsaneler yürür. Serseri sürekli olarak, ham hayallerin peşinden koşar. Sürekli yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulur. Serseri ne cennette ne de cehennemde oturur. Onun mekânı “Cehennet”tir. Serseri her kitap okuduğunda uç’tu, uç’tu, düş uçtu, hallerinde uçar durur. Serseri Yani ben, sen, o, biz, siz, onlar, yani tepeleme kırmızı biber. Cemal Süreya bir şiirine “Biber ki yasadışı önderidir sebzelerin” diye başlamışsa kabulümüzdür. Bundan iyisi canımızın solluğu yani serserilik.

***

Var mısınız her gün bir kitap, her gün bir düş!
Not: Yazı daha uzun ama bende yer kısa. Yazar ve siz mazeretimi kabul edin. Lütfen.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları