Yaz Böyle Geçti

04 Ekim 2011 Salı
\n

\n

Ortadoğuda kargaşa ve isyanlar, Norveç katliamı, yanıp yıkılan Avrupa sokakları. Küresel ekonomik kriz ve savaş söylentileriyle kaynayan dünya. İnip çıkan borsalar, işe yaramayan kurtarma paketleri. İyi bir yaz olmadı. Bizde de kötüye gitti her şey. Silivri komedi dram tiyatrosu kapalı gişe oynarken dışarıda kalan generaller de içeri alındı, futbola bile el atıldı, halkın oyuyla seçilmiş milletvekilleri hücrelere tıkıldı.

\n

Bu arada erkek milleti de zıvanadan çıkıp iyice canavarlaştı. Yükselen dincilik, toplumsal baskı ve antidemokratik uygulamalar insani dengeleri de etkiliyor; hak talep eden, özgürlük isteyen kadının zorbalığa tavır alması kadına şiddeti arttırıyor, terk edilen erkek ise katile dönüşüyordu. Eski-yeni kocalar, sevgililer, amcalar, ağabeyler kadınlarını vahşice öldürmeyi sürdürdüler. Türkiye kadınlar için çok tehlikeli bir yer oldu.

\n

Toplum lif lif çözülürken değişim ve ileri demokrasi kendini tamamlamaya uğraşıyordu. Ramazan boyunca ekranlar din bilgiçlerinden, şifreci ve şifacılardan geçilmedi. Birtakım adamlar vatandaşa ilimve cennet avuntusu dağıttı. Mutluluk ve refah ister istemez öteki dünyaya ertelendi. Siyasal iktidar Yeni Osmanlıcılık hayalleriyle körleşip savaş oyununa soyunurken terör yeniden azgınlaştı. Şehit cenazelerinin arkası kesilmez, gözyaşları dinmez, dağları taşları bombalamak işe yaramaz oldu.

\n

***

\n

Bütün yaz bunaldık. Gerçeklik bir yerlere saklanmıştı. Yavanlık ve yalanla köşe kapmaca oynuyorduk. Haberler örtülü, eksik, zararsız, aslında yoktu. İlkel bir korkunun yarattığı olağanüstü olaylara ilgi, sansür çemberindeki medya tarafından cömertçe tatmin ediliyor, açlık ve doyumsuzluğumuza panzehir oluyordu. Teröre, şiddet görüntülerine, gizli kamera ve büyük biraderin ses bantlarına, kaza ve felaket haberlerine bağımlı hale geldik. Olaylar ne kadar korkunç ve acı ise haber de o kadar flaş!’ sayılıyor, düşünme ve eylem arasındaki vicdani huzursuzluğu yok eden afyonlama o ölçüde etkin oluyordu.

\n

Unutmak ve avunmak için magazine sarıldık yine. Her gece popçu, şarkıcı ya da sözde ünlü kişiyi otuz iki kısım dikizleyebilmek, yaramıza merhem oldu. Giyim kuşam, yiyip içme ve zayıflama programları, Pampiş, dört karı alma muhabbetleri, çarçabuk ağız dalaşına dönüşen içi boş tartışmalardan bezdik. Diziler hep aynı hikâyeden, filmler uyduruktan, hayat üfürüktendi.

\n

***

\n

Türkiye, terör ağına düşmüş bir rehineye dönüşürken her, hangi bir tepki göstermekten yoksun, ilkel ve kutsal bir uyuşukluk durumunda kaldık. Yas tutmayı bile beceremedik. Yerleştikleri alanı merkezileştiren ve kendilerini eski değerlerin yeni uygulayıcıları olarak görenler, verili kültürden de koparak acıklı bir altüst oluş ve yokluğa varacak kültürel ve siyasi yıkımın savunucusu rolünde sahneye hâkimdiler.

\n

***

\n

Yaz başında yazdım, bunca haksızlık, vurdumduymazlık ve ikiyüzlülüğe aldırmaz görünüp sanat, edebiyat yazma güçlüğünü. Yazacak bir şey de yok zaten. Güzel kitaplar yayımlanıyor ama canlı, ayıltıcı bir ortam yok. Yalnızlaşan, acıyan yerini dile getirmekten ürken edebiyatımız, umarsızlık içinde bugünden kaçmayı yeğliyor sanki ve geleceği de göremez oluyor.

\n

Yaz geçti ama sonbahar hüznü değil bu, sahiden sıkılıyorum.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (08.01.2013) 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları