Tutuculuğa Tutunanlar

26 Temmuz 2011 Salı
\n

\n

Düşünce üretmekte zorlanan toplumlarda hazır görüş ve yorumları sorgulamadan kabul etmek çoğu insanın kolayına gelir. Görme, anlama, değerlendirme yeteneğine, belli bir birikime ve seçme bilincine sahip olmayanlar bir odağa, yere, kişiye bağlanarak kimlik edinmeye ve huzur bulmaya çalışırlar. Bu onların suda batmamak üzere sarıldıkları bir tahta parçasıdır. Oysa yaygın ya da hazır kanıyı niteliğini iyi bilmeden benimsemek insanı ancak belli bir süre su üstünde tutar. Suyun içindeki de bilir bunu ve kendisini dibe itecek karşıt görüş ya da yorumu bir mürit tavrıyla anında reddeder. Bazı lider, akım ve kabuller böyle kutsallaşıp dokunulmaz hale gelirler zaten. Dahası bu tür tutuculuk, ifade özgürlüğünü sınırlamaya varan görünmez bir şiddeti de içerebilir.

\n

Aynı şey yazınsal alanda da geçerlidir. Hak ederek ya da haksız ve gereksiz bir biçimde yüceltilmiş, büyüklüğü peşinen kabul edilmiş kişi ya da yazarlar her türlü eleştiri ve farklı bakışın üstünde tutulurlar. Sonunda biri çıkıp o yazarın fazla abartıldığını, gerçekte pek de önemli olmadığını söylemek cesaretini -ya da gafletini- gösterdiğinde ise müritleri öfkeyle ayağa fırlar.

\n

Farklı değer ve bakış açısına sahip birinin ünlü, sevilen bir yazarı başarılı bulmama, kralın çıplak olduğunu söyleme hakkı vardır elbette. Ama bizde buna halt etmek, denir. Görüşünü özgürce dile getiren kişi, cami duvarını kirletmiş sayılarak taşa tutulur. Bir ara Orhan Pamukun müritleri, Tahsin Yücele saldırmışlardı. Bu kez edebiyat yobazlarının hedefi Notosun haziran-temmuz sayısında Oğuz Atay üzerine görüş belirten ve Tutunamayanlar romanını sığ ve yapay, yazarını da başarılı bulmadığını açıklayan Şavkar Altınel oldu. Romanın adındaki tutunamayan olgusunu yararlı bir durum tanımlama amacına indirgeyen tutunamamış taraftarlar Radikal sitesi ve ekşi sözlükte hemen, Seni namussuz, densiz, haddini bil…” yaygarasıyla Ataya dil uzatana saldırdılar. Hakaretlerin boyutu, Altınelin bir İngiliz ajanı olduğu noktasına kadar vardı!

\n

***

\n

Yazarlık hallerinin, rekabet, ikiyüzlülük ve dedikodu gibi dokunaklı, acımasız görünümlerine sıklıkla sahne olabilen edebiyat dünyasında, ermişlik ve dokunulmazlık katına yükseltilmişler hakkında olumsuz düşünce ifade etmek hâlâ hamlık ve sataşma sayılıyor, yasak! Kuşku duysan da susup kendi işine bakacaksın. Kutsala kusur bulmaya kalkışanın cezası eskiden sessizlik felaketine uğramaktı. Ama devir değişti, artık hesabı fanatik taraftar ya da mürit görüyor. Sağlıklı bir eleştiri ortamı yokluğunda değer ölçütü reklama, medyanın desteğine bırakıldı çünkü. İfade özgürlüğünü savunması gereken yazarla ateşli ama hazırcı okurların tutuculuk ve tartışmaya kapalılığı ise edebiyatımızı topal bırakıyor. Şavkar Altınelin farklı bakışı, Oğuz Atay üzerine ciddi bir tartışmaya yol açabilirdi. Ama yazar gelişmemişlik, anlama kıtlığı ve cehaletle suçlandı ve önüne hemen o bayat kıskançlık ve çekememezlikduvarı çekildi. Polemikte becerikliyiz ama bir türlü demokrat olamıyoruz. Tartışmaya gücümüz yetmediğinde ise düzeysizliğe kayıyoruz.

\n

Oğuz Atay iyi ya da bugün için o kadar önemli sayılmayacak bir yazar olabilir. Ömrü yetseydi daha iyi şeyler de yazardı belki ama ne kusursuz ne de peygamberlik katında. İyi ki Altınele yönelen onca yoz yorum arasında çok az da olsa ileri sürdüğü görüşleri paylaşmayan ama kaygıyla, İnsan düşündüğünü söyleyemeyecek mi?diye soranlar da var. Asıl sorun da bu zaten. Meydanı boş bulup çoğunluk korosuna katılanların sığlık, yapaylık ve ağzı bozukluğu ise utanç verici.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (08.01.2013) 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları