Sağduyu!

14 Haziran 2011 Salı
\n

\n

Seçim, bu önemli dönemeç, az çok beklediğim gibi sonuçlandı. Doğrusu bugünkünden farklı bir tablo ummuyor ama yanılmayı istiyordum. Özlediğim ise seçmenin bu kez gerçek bir sağduyu ortaya koyması ve Mecliste daha güçlü bir muhalefet grubunun oluşmasıydı.

\n

Sağduyu? Her seçim sonrası halkın sağduyusundan övgüyle söz edilir. Oysa sorunlarla boğuşan bir toplumda artan, çeşitlenen ihtiyaçlara, kutuplaşan kimlikler ve birbiriyle çelişen taleplere yanıt verebilecek yönetimin hangi sağduyunun ürünü olacağı belirsizdir. Buna bir de demokrasi anlayışına uymayan, adaletsiz bir seçim sistemi eklendiğinde durum büsbütün karışıyor. Başbakan balkon konuşmasında defalarca demokrasi vurgusu yaptı. Demokrasi kuşkusuz seçimlere, milli iradenin temsiline bağlıdır. Ancak devletin her seçimle yenilenmeyen hukuk, adalet gibi kalıcı kurumları ve varlık ilkeleri de vardır. Bu ikisi arasındaki denge tehlikeli biçimde bozulmaya yüz tutmuşsa, iktidarların çoğunluk oyuyla ve kendi demokrasi anlayışları içinde, rejimi değiştirmeye meşruiyet aramaları faşizanlığı getirir. Sosyoekonomik eşitsizlik ve hızla biriken sorunları göz ardı etmek ve yalnızca devletin çıkarını gözetmek ise baskı ve sonuçta tepki doğrurur. Denge iyi korunmalı, zamanın koşullarına uygun değişim ve yenilenmeler, halkın ve siyasi partilerin geniş mutabakatı ve demokratik özgürlüklerden geri adım atmadan, yurttaşların genel mutluluk, refah ve barışı gözetilerek yapılmalıdır.

\n

***

\n

Bunca yoksulluğa, baskıya, kötüye giden ekonomik ve çevresel koşullara rağmen iktidar partisinin kazandığı zaferi anlamak kolay değil. Dini duyguları sömürülen, onur kırıcı biçimde yardıma bağlanmış, üreteni, tüketeni zor durumdaki seçmen çoğunluğu hangi beklentiyle hangi istikrarı onayladı bilmiyoruz. Bilinen tek şey karşımızda, mutsuzluk ve hoşnutsuzluğu etkisizleştiren sibirbazlık numaralarında uzman bir ekip olduğu. Muhaliflerini bertaraf eden, hukuksuzluğu hukuk sayan, heykele, kitaba düşman bir yönetimin demokrasi âşığı görünmesi bir illüzyon değilse nedir?

\n

Seçim kampanyası boyunca ortama, düşünce temelinde tartışma ya da polemiğe girmek yerine belden aşağı vurmak ve kirli çamaşırları ortaya dökmekten ileri gitmeyen, düzeysiz bir ağız dalaşı egemen oldu. Silivri zulmü, cari açık, rant ekonomisinin tehlikeli bir biçimde doğanın tahribine neden olacak azgınlığı ise konu olmadı. Bütün bunlar sağduyulu olduğu varsayılan çoğunluğu ilgilendirmiyordu çünkü.

\n

***

\n

Yoksul ve mağdurları bir yana bırakırsak, bu ülkede olup bitenlere kayıtsız kalan, hem ekmek derdi hem de gelecekle ilgili kaygı, soru ve kuşkuları olmayan, kısacası gözü açık uyuyan sayısız insan var. Esiri oldukları TV ve görsel dünya, hayal güçleriyle birlikte ifade, düşünme ve varoluş biçimlerini de felce uğratıyor. Oysa önemli bir yol ayrımındayız. Önümüzdeki günlerde iç ve dış büyük, çok ciddi sorunlarla karşılaşacağız. Kürt kimliği ve talepleri, kapımızdaki ekonomik kriz, komşularımızı yakan ateş çemberi ürkütüyor. Ne var ki gerçekle sanalın birbirine karıştığı ya da korku ve yıldırmayla istenen biçime sokulduğu bir düzene karşı etkin tavır alma ve seçme bilincimiz bir türlü gelişemiyor. Güce tapma ve hayranlık hastalığı yaygınlaştıkça kimin kimi neden sevdiği ve niye seçtiği anlaşılmaz hale geliyor. Sonuç; bir avuç azınlık için refah ve zenginlik, çoğunluk için sefalet, kadın kıyımı, dolup taşan hapishaneler, terör, kargaşa ve kan!

\n

İnsan sormadan geçemiyor: Bizi bugünlere getiren şaşmaz sağduyu bu mu?

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (08.01.2013) 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları