Hulki Aktunç'a Veda

05 Temmuz 2011 Salı
\n

Geçen mayıs ayında, bu köşede yayımlanan ilk yazımdan sonra beni aramış, Cumhuriyette yazmaya başlamamdan duyduğu hoşnutluğu belirterek ele aldığım konunun birçok yazıya daha gebe olduğunu söylemişti. Coşkulu sesi kulağımda. Kendisi de aynı sayfada pazartesi günleri yazacaktı. Benim için çok değerli, kitaplarını ilgiyle, zevkle okuduğum bir yazardı. Aynı kuşaktan olduğumuz halde nedense hiç aynı ortamlarda bulunmamış, yüz yüze gelmemiştik ama şimdi, yıllar sonra sayfa arkadaşı olacaktık. İnceliği, desteği sevindirdi beni. En kısa zamanda görüşmek, oturup söyleşmek için sözleştik. Yalnız o, pek çıkamıyordu evden. Ben onu ziyaret edecektim. Tamam ama araya yaz girdi, yazlıkta olduğum sırada bir kez daha aradı beni, ne zaman buluşacaktık? İstanbula dönüşte, eylülde.

\n

Olmadı, bir türlü kalkıp gidemedim. Bir romana kapandığım zor bir yıl geçirdim. Hulkinin kuşları, kedileri, ağaçları, meyve çekirdeklerini güzelleyen yalın, hayatın anlamına dokunan yazılarını okurken bir sabah kahvaltısında eşinin hazırladığı cicipapaları paylaşma arzumu sürekli erteledim. Hasta olduğunu bilmiyordum, yazıları kesildiğinde, durumu kötülediğinde öğrendim, bu kez rahatsız etmekten çekindim. Belki de ben, Geniş zamanlar umuyordummeğer kalmamış, yokmuş!

\n

***

\n

Bazen, korku ya da önyargı gibi anlamsız nedenlerle dostluklara geç kalıyoruz. Edebiyat çevresinde sık görülen bir durum bu. Bir de sanırım çekingenlikten ya da kırılma korkusundan mı nedir, edebiyat dostluğunun kitap sayfaları yoluyla çok daha gerçek ve sağlam kurulduğuna inanırım ben. Hulkinin ilgilendiği umut veren genç yazarlarla ben de ilgiliydim, onlar söylediler ne kadar alçakgönüllü, sahici bir insan olduğunu ama işte sesimiz geç ulaştı birbirimize, uzak kaldık. Keşke biraz daha zamanımız olsaydı. Ölüm fırsat vermedi.

\n

Ölüm. Aktunç, yazma çizme işini Ölümden bir şeyler kopartmaya çalışmak olarak tanımlıyordu. Masasında yazı, öykü, roman taslakları vardı, çekip gitmek için çok erkendi daha. Etkin ve yaratıcı okur kavramını önemseyen, metninin anlamını, esnek içeriğini okurla birlikte zenginleştirmeyi amaçlayan bir yazardı. Çok satar ve star olmak umurunda değildi.Sanatçının bilinçle yaptığı iş, gerçekliğin bir kısmını alıp çıkartmak, yansıtmak ve mümkün olduğunca yorumlamak olmalıydı. Bir dil ustası, titiz bir dil işçisi olarak içeriği kof yapıtlarda dilin de çürümüş olduğu gerçeğine işaret ediyordu. Rıza Kıraçla yaptığı Yoldaşım Kırk Yıl başlıklı nehir söyleşide, 12 Eylül sonrası bir akıl yarılması yaşadığımızı, bunun günümüzde de devam ettiğini, düşünce ve dildeki yarılmaların toplumu kavga ve ölümlere sürüklediğini söylüyordu. Sosyopolitik olguların yatay ve dikey çelişkilerle biçimlendiğini, dikey çerçevede emek sermaye çelişkisi, yatay olanın da ise sömürüyü gizlemek ve hedef saptırmak için egemen güçlerin yarattığı gereksiz sorunlar olduğu görüşündeydi. Türban da bunlardan biriydi örneğin.

\n

***

\n

Ölüm geride kalanlar için büyük yalnızlık. Dostlar, bugünün garip, yapaylaşmış, para virüsü bulaşmış dünyasından uzak yıldızlar gibi parlayan ustalar, birer birer ve erkenden ayrılıyor aramızdan. Türk Edebiyatı ömrünü, insan olmanın acısını kendine özgü yeni bir dil, biçim ve yorumla usanmadan anlatmaya adayan has bir yazarını, 68’li onurlu bir aydınını, dilimizi zenginleştiren inatçı bir yalnızını daha kaybetti. Bir şiirinde, Yan yana getirilecek sözcükler var dahademişti. Gidip toprağına bir kalem saplasam, çağrısına uyamadığım için duyduğum pişmanlık duygusu biraz yatışır mı acaba?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (08.01.2013) 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları