Eylülde Ölmek

11 Eylül 2012 Salı
\n

\n

Eylül günleri geldi yine. Kara bir keder bulutu başımızın üstünde dolanıyor. Kan ve ateşten günler içinde gencecik çocuklarımız kollarımızdan kayıp gidiyor. Zamansız ölümlerin tuzağına sıkıştık. Yastayız.

\n

Hiçbir şeye sevinemiyoruz. Tatlı eylül hüzünleri üretmeye halimiz, zamanımız yok. Sinemalar, tiyatrolar, üretilen eserler, müzik, kitaplar dindirmiyor acımızı. Savaş, silah, katliam haberleri ile yatıp kalkıyoruz. Bir gün, bir an unutmaya çalışsak, yeni cenazelerle yarım kalıyor gülüşlerimiz, köreliyor umutlarımız.

\n

Ne yana dönsen yobazlık, yalan, şiddet, çürüme. Ayaklarımız yere çakılı sıkı durmaya çalışıyoruz. Ama katlanarak, azarak büyüyüp yayılıyor yıkım. Varlık yokluk sorunu haline geliyor. Bu ülkenin içine kapatıldığı ağır demir parmaklıkların açıldığını ne zaman göreceğiz? Değerlerinin, beyinleri çalınacak minicik çocuklarının, savaşa sürülen gençlerinin yok edilmesine daha ne kadar katlanacağız?

\n

***

\n

Bunaltıcı, sıcak bir yazdan sonra nihayet eylül. Yıllardır olmadığı kadar sessizdi bizim oralarda bu yaz. Boyunlar bükük, yürekler yorgundu. Gürültüsüz, neşesiz, ağır bir temmuz, rüzgârı şaşkın, şarkısız, kanayıp duran bir ağustos geçirdik.

\n

Eylül. Sonbaharın giriş kapısı. Ekinler biçildi yine, bağlar bozuldu. Hayat kırık dökük sürüp gidiyor. Mevsimler, doğanın ve hayatın tarafsız döngüsünü hatırlatıyor insana. Yalın güzelliğini. Hep güzellikler olsa keşke. Düşmanlık, kavga, karmaşa olmasa, kan dökülmese. Dağlarcanın dizeleri çıkıp geliyor işte: İnsan dallarla bulutlarla bir / Aynı maviliklerden gelmiştir / İnsan nasıl ölebilir / Yaşamak bu kadar güzelken

\n

***

\n

Eylül gelince, biten yaz aşklarına, mehtaplı gecelere, değişen ışıkla solan günlere, guruba kaldırılan kadehlere şiirler yazılırdı bir zamanlar. Yazlık köşklerdeki sevdalar roman olur, gece trenleri ayrılık taşırdı. Eylül denizlerine bakarak ince kederler üretecek vakit vardı henüz. Arzulara dar gelen hayatlar ya da hayata bol gelen tatlı hüzünler icat edilirdi. Avuntu mu? O da vardı. Hayatın kısa, aşkın geçici olduğunu söylemenin kolaylığı, Beraber ve Solo Şarkılar ve Zeki Müren: Sen nerdesin ey sevgili / yaz günleri nerde?

\n

Acılar da değişiyor. Büyüyor. Unutulmuş, izi kalmış eski eylüllere götürüyor insanı bu ay. 2012 Eylülü de unutulur, ama bin zahmetle büyütülüp askere yollanmış oğulların acısı kalır ateşin düştüğü evlerde. Sonsuza kadar yanar ana baba. Çocuklarının dünyaya ilk gülüşü, attığı ilk adımlar, bebek saçlarının ipeksi dokunuşu kalır parmak uçlarında. Çamurlu okul yolları, zorla denkleştirilmiş defter parası kalır. Paramparça olmuş o umutlardan Anadolu dağlarını çiğnemiş bir çift postal, mermi delikleriyle dolu kanlı bir asker ceketi kalır, eğer kalırsa.

\n

***

\n

Eylül. Yaşlıları ölüm korkusuna düşürür. Hastalıklar depreşir. Kana kan çatışmalar şiddetlenir. Her gün biraz daha yayılır kan haritalara. Her gün biraz daha kalabalıklaşır şehit anaları. Hapiste olmayan, gösteri ya da yumurta atmaktan içeri tıkılmamış gençler yollarda yürür sevgiliyle el ele. Güz rüzgârı gibi savrulur düşünceler. Hayal kırıklıkları, pişmanlıklar, öfkeler içinde yeni kararlar alınır. Derlenip toparlanma vakti artık!

\n

Yazar sorar: Her şey yerle bir, savaş, kan durmuyor, ülkenin birikimi hiçe sayılıyor, bu kör gidiş nereye? Ya bu mazlum halk, giden fidanlarının, canlarının hesabını sormak için ne zaman uyanacak?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (08.01.2013) 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları