Dul Kalmak

03 Nisan 2012 Salı
\n

\n

Öyle bir saat öyle bir dakika vardır ki sonsuza kadar hatırlanır.Yazar için bu, kocasını düşkün, ateşler içinde bulduğu bir şafak vaktidir. Kalkmış, rahatsızlığına rağmen yıkanıp giyinmiş, iştahsızca bir şeyler yemeye çalışmaktadır. Eşini, karşı çıkmasına aldırmadan hastaneye götürür. Zatürree tanısı konur. Hasta tam düzelirken hastane mikrobu kapar. İkinci bir enfeksiyonla iyice kötüleşir. 77 yaşında, spor yapan, o güne kadar hiçbir sağlık sorunu olmayan adam bir hafta içinde ölür.

\n

Joyce, bir gece yarısı telefonuyla hastaneye koştuğunda kırk yedi yıllık bir beraberlik bitmiştir. Ray az ötede cansız yatarken bir hemşire kocasının eşyalarını toplamasını ister ondan. Ceset morga kalkacak, yatak boşaltılacaktır. Bir robot gibi isteneni yapar, katılmıştır, ağlayamaz. Hayatının tek erkeğini orada bırakıp sersemlemiş halde beş kat aşağı iner. Kapı görevlisi cenaze işi için sarı sayfalara bakmasını önerir. Geliş telaşı sırasında arka lastiği beyaz çizgiyi geçmiş arabasının ön camında ise kaba bir not vardır. Önce park etmeyi öğren aptal kadın!En savunmasız anlarda başkalarının kişisel felakete kayıtsızlığını bir kez daha görür taze dul Joyce Smith.

\n

***

\n

Joyce Carol Oates, Amerikanın en verimli, en önemli yazarlarından biri. Cinsel şiddet, ırksal gerilim, kötülük, cinayet gibi riskli kurgular ve evrensel insani olgularla harmanlanmış elliden fazla romanı, yüzlerce kısa öyküsü ve yaratıcı yazın-eleştiri türlerinde 150 kitabı, birçok da ödülü var.Dul Kadının Öyküsünde yazar bu kez eşini kaybettiği süreci ve sonraki aylarda yaşadığı yoksunluk ve kederi anlatmış.

\n

Oatesin ölen eşi R. Smith editör, edebiyat eleştirmeni. 1961de evlenmişler, uyumlu, huzurlu, kişisel alanlara saygılı bir birliktelikleri olmuş. İç karartıcı, üzücü şeyleri değil güzellikleri paylaşmaya özen göstermişler. Çocukları yok. Princeton yakınlarında iki dönümlük güzel bir bahçe içindeki zarif bir cam evde yaşıyorlar. Bu servet, ün, entelektüel arkadaşlık ile dolu ortak yaşam, ansızın gelen ölümle sevgisiz, korunmasız, yapayalnız kalan Oatesi yere seriyor. Yazar ölümden sonraki ilk dört beş ayı o çarpıcı, ağrılı, ağır dönemi yakın anılara yaslanarak aktarıyor. Yas karanlığındaki körleşmeyi, düştüğü perişanlığı, intihar saplantısına savruluşunu içtenlikle sayfalara döküyor. Dul kadın kimliği Smithle veraset işlerinden bıkkın, amansız yası içinde yıkık bir otoportre oluşturuyor. Yazar JCO ise zor da olsa, bir başkası olarak akademik yaşamını aksatmadan sürdürüyor. Onunla evdeki tükenmiş dul arasındaki gerilimi açıkça yansıtan Oates, Şimdi ne olacaksorusundan ancak kocasının birinci ölüm yıldönümünde kurtulacak ve o gün,Hayatta kalabildimdiye düşünecektir.

\n

***

\n

Bir eşin ölümü sürükleyici bir konu olmayabilir ama Oates, okuru yine sayfalar boyunca kendine bağlamayı başarıyor. Sıkı bir izleyeni olarak beni şaşırtan şeylerden biri sarsıcı, karanlık, ölümcül şeyler yazan çılgın bir yazarın derli toplu yaşamı oldu. Kitapta, 22 yaşında evlendiğini ve özel hayatının Laura Ashleyduvar kâğıdı gibi sakin, ölçülü ve zevkli olduğunu söyleyen yazar için kurduğum fantezilerin tümü yıkıldı!

\n

Dul Kadının Öyküsünü ilgiyle okudum. İnsanda sarsıcı sorular, kaygılar uyandırıyor elbette. Ama bir ömrü bölüştüğümüz birinin kaybıyla geride kalan olmanın acısını tüm ruhsal ve fiziksel boyutlarıyla ortaya koyuyor.

\n

***

\n

Dul Kadının Öyküsü/Joyce Carol Oates

\n

Kırmızı Kedi Yay. 2012 / 416 S.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (08.01.2013) 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları