Kasetler yine internet sitelerine düşmeye başladı... Bu kez ikinci MHP kasetleri düştü... Bakalım sırada daha kimler var?

Özel yaşamın ayaklar altına alındığı bu kaset işini kim ya da kimler yapıyor? Bu gizli çekimleri gerçekleştirenler bugüne değin neden ortaya çıkarılmıyor? Bu ülkenin savcıları niçin bu çirkin olayı aydınlatmak için çaba harcamıyor?

Yine bir kır kahvesindeyim ve seçmenlerle konuşuyorum.

Aydın-Çine arasında bir genç soruyor:

“Medya niçin susuyor, neden bu kaset olaylarının üzerine gitmiyor? Devlet istese anında kimlerin yaptığını saptar!”

Susuyorum...

Bir başkası giriyor:

“Biz mazot, gübre, tohum fiyatlarıyla ilgileniyoruz, kasetlerle değil... 12 Haziran’da neyin ne olduğunu anlayacaklar.”

Televizyonlar, yandaşlar, tarikat şeyhinin müritleri istedikleri kadar yazıp çizip, konuşsunlar, internete düşen kasetlerle pek ilgilenmiyor kırsal kesim...

Onlar yaşam savaşımı içindeler...

Burada şunu belirteyim...

Elbet AKP bu seçimlerde de sandıktan birinci parti olarak çıkacak ama 2007’de olduğu gibi Meclis’te öyle büyük çoğunluk elde edemeyecek.

Bu yıl pamuğun para etmesi üreticiyi yine pamuğa yönlendirmiş... Ayçiçeği tarlaları Söke Ovası’nda yeniden pamuğa dönüşmüş.

Mazot pahalı, tohum pahalı, gübre pahalı...

***

Ege ve Akdeniz yöresi kıpır kıpır.

Kıyı kesimlerinde CHP’nin üstünlüğü, daha önce belirttiğim gibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun giderek yükselen gücü, Devlet Bahçeli’nin adaylar sayesinde kırsal alanda DP oylarını partisine yönlendirmesi fark ediliyor.

Bir de İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Eskişehir, Antalya, Mersin...

AKP’nin buralarda 2007’de olduğu gibi başarı elde etmesi zor gibi.

Liderler seçim alanlarında...

Merak ediyorum seçim alanları o denli önemli mi?

Sözlü kültürden yazılı kültüre geçmeyen toplumlarda seçmen oy vereceği partinin liderini seçim alanlarında görmek istiyor.

Alanlardaki kalabalıklar örgüte can veriyor...

Topluluklar bir parti için can suyu...

Kütahya’da siyanür barajı çöktü, çevre felaketi kapımızı çaldı...

Eti Gümüş AŞ’nin tesisindeki üç kademeli siyanür barajından birisinin çökmesi kimsenin umurunda değil. Oysa siyanür çevreye yayılacak, köyleri etkileyecek...

Sakarya Irmağı havzasında tüm canlıları bir tehlike bekliyor...

İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman üç katlı havuzun orta katının çöktüğünü, bu çöküntünün alt havuza akması durumunda tehlikenin büyüyeceğini açıklıyor.

Telefonla görüştüğüm bilim adamı Duman şöyle diyordu:

“Madencilikle açık siyanür kullanımı farklı statüde olmalı. Toprak altından maden cevherini çıkarmak başka bir şey, maden cevherinden metali çıkarmak başka bir şey. Birisi madencilik, diğeri kimya ve metalürji sanayisidir. Ucuz olduğu için ikisini aynı çatı altında yapıyorlar.”

Bir de açık havada pekmez ya da tarhana yapılır gibi siyanürle işlem yapılıyor...

Gelişmiş ülkelerde nükleer enerji santralları kaldırılırken Mersin Akkuyu’ya santral yapılıyor...

Sık sık değindiğim gibi, ovalarımız, dağlarımız, kıyılarımız, koylarımız yabancılara peşkeş çekiliyor, denizlerimizde balık çiftlikleri çevreyi kirletiyor.

***

Seçim ve çevre...

Ne yazık ki çevre kirliliği, yakılan ormanlar, ırmaklarımızın ve denizlerimizin fabrika atıklarıyla kirlenmesi...

Büyük Menderes ve Küçük Menderes... Ulubat Gölü, Manyas ve Tuzla kuş cennetleri...

Kaz Dağları, Kaçkarlar, Kozak Yaylası, İzmir Efemçukuru...

Her yer yağmalanıyor, kirleniyor, özel yaşam çiğneniyor, kasetler internet sitelerine düşüyor.

Ben çok merak ediyorum, dün olduğu gibi bugün de Çevre ve Orman Bakanlığı’yla savcılar ne yapıyor?