Hikmet Çetinkaya

Sardalyacı Kadınların Türküsü...

15 Aralık 2008 Pazartesi

İçinde yeşiliyle büyüyen bir kayın dalı, turuncu yapraklarıyla kış günlerini, ayazı, poyrazı, tipiyi bekleyen palamutlar...

Güz tepelerini gölgeleyen o mavi bulut, denizin hışırtısı, dalgaların okşadığı o ince yumuşak kumsal.

Bir sahil kasabası düşlerim kış kapıyı çaldığında.

Yıkık, bitik bir ses yağmuru camlara vurduğunda...

Sardalyacı kadının türküsünü dinlerim, konyaklı kahve içtiğim gençlik yıllarıma dönerim. Balıkçı kızlar ellerinde sepetleriyle o kasabanın kış çiçekleridir. Gözleri çimen yeşili ya da zeytin siyahı.

Jacgues Prevertin dizeleri yankılanır Marsilyada bir aralık ortasında. Üzerimde siyah deri ceketim, çizmelerim, balıkçı kazağım, mavi kot pantolonum ve siyah, numaralı gözlüklerim. Denize karşı bir yerde Foçayı düşlerim.

Savaşsız bir dünya isterim... Barış meşaleleri yakarım... Demokrasinin bir yaşam biçimi olduğunu yazar dururum...

Bazı geceler yıldızlarla konuşurum.

Bazı günler dilim tutulur hiç konuşmam, gece düşlerimde ise durmadan konuşurum.

Bazen kimse durduramaz beni, bir saat, iki saat anlatırım...

Prevertin Barbarası çıkar karşıma, mutlu kentte yağmur yağdığı akşamlarda. Barın hemen sağında o yüksek taburede otururum.

Brestin yağmuru altında yürürüm, sırılsıklam ıslanırım... Bir saçak altına sığındığımda hep o şiiri okurum:

Ah Barbara/Ne hırboluktur savaş/Noldun şimdi sen/O demir, o çelik, o kan yağmuru altında /Ya o adam noldu seni yürekten/Kucaklayan/Öldü mü kaldı mı noldu!

***

Güz tepelerini gölgeleyen o mavi bulutlar çıkagelse ansızın... İçinde yeşille büyüyen kayın dalı, turuncu kış yapraklarıyla palamut ağaçları konuşmaya başlasa... İnce, yumuşak kumsalla sevişen denizin dalgaları sardalyacı kadınların türküsünü duysa...

Ellerimden tutsalar, beni eksik yaşatmasalar... Attilâ İlhan gibi bir bilsem Pianın kim olduğunu, ölürken eksiksiz ölürdüm ah Barbara!

Benim yaşadığım coğrafya, yani Anadolu tarihtir, kültürdür; bizi yöneten siyasetçiler bilmez... Cevat Şakiri (Halikarnas Balıkçısı) Azra Erhatı, Bedri Rahmi Eyüboğlunu, Sabahattin Eyüboğlunu, Melih Cevdet Andayı tanımaz... Ünlü tarihçi Strabonun İsadan 64 yıl önce Amasyada doğduğunu söylesem inanmaz...

İnsanın Efese kayıkla gittiğini, Sisam kıyılarını geçtikten sonra yeni yerler bulduğunu anlatsan dinlemez.

Efesli Artemis, tanrıça Hera ve tanrıların tanrısı Zeusun adını duysa umursamaz!

Güzeller güzeli Letos gece tanrıçacısıdır ve çapkın Zeus onu hamile bırakır.

İnsanoğlu o çağda kayığı buldu... Hastaneler kurdu... Güzellik merkezleri açtı...

İnsanlığın tarihi ve kültürü MÖ 19. yıla dek iner!

Yaşamın varsıllığı önemlidir... O varsıllık kendini geliştirmesi, içindeki örgütlenmeyi sağlaması için de çok önemlidir...

Şiiri sevmeyen bir insan, film izleyen birey, karikatür sanatından nasibini almamış bir siyasetçi...

Siyasal sinemadan, tiyatrodan nefret eden sanatçı!

Benim kuşağım Süleyman Demirelin, Bülent Ecevitin, Erdal İnönünün, Turgut Özalın değerini şimdilerde anlayabiliyor mu?

Gülmece adına küfürün geçerli olduğu düzende, birtakım gençler, milyonlarca seyirci toplayıp köşe dönücülüğün simgesi olurken sanatçı tarihsel ve siyasal bir sorumluğu elinin tersiyle itiyor para uğruna!

***

İnce, yumuşak kumsal, denizin hışırtısıyla uykuya yattı... Azgın dalgalar ise onu uyutmuyor bu gece... Belli sevişmek istiyor...

İçinde yeşiliyle büyüyen kayın dalı, turuncu yapraklarıyla meşeler ise çoktan uyudu.

Bense Bresti düşünmeye başladım... Barbarayla konuşacağım zamanım olursa... Onunla Jacgues Prevertin Sardalyacı Kadınların Türküsünü söyleyeceğiz!..

Kıyının ağaçlarında, yaşamın suç olduğu gölge uçurumlarında...

Ayaza ve tipiye karşın!...

Usulca, kimseler duymadan...

hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr

Faks numaramız: 0212 343 72 69



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları