Hikmet Çetinkaya

İlhan Selçuk: 'Ne Askeri ne de Sivil Vesayet!'

11 Ocak 2010 Pazartesi

 

İlhan Selçukla demokrasiyi, siyasi partileri, askeri ve sivil vesayeti, Cumhuriyetin yayın çizgisini konuştuk bu hafta...

Sanayileşmemiş bir İslam ülkesinde, Bilimsel Devrimin ürettiği Aydınlanma felsefesine, iktidar-asker ve medya ilişkisine de değindik...

İlhan Ağabeye sordum:

Cumhuriyetin hem imtiyaz sahibi hem de başyazarı olarak, askeri darbelere ve baskıcı otoriter tek partili rejimlere nasıl bakıyorsunuz?

İlhan Ağabey koltuğunda oturuyordu ve kucağından günlük gazeteler vardı...

İlhan Selçuk:

Artık askeri darbeler dönemi kapandı. Ben bunu yazılarımda da belirtmiştim. Türkiye darbe olacak mı, olmayacak mı tartışmalarını yapmamalı. O dönem kapandı.

Türkiyenin demokrasiyi ve özgürlükleri geliştirmesi gerekir. AKP, demokratik açılım dedi ama bugüne değin yaptığı bir şey yok. Önce şu Seçim ve Partiler Yasası değiştirilsin.

İlhan Ağabey ardından ekledi:

Temel hak ve özgürlüklerin olmadığı, basının teksesli hale getirilmek istendiği bir ülkede demokrasiden ve özgürlüklerden söz edilemez.

Biz Cumhuriyet gazetesi olarak ne askeri vesayeti ne de sivil vesayeti sahipleniriz. Askeri vesayeti ortadan kaldıralım derken, bir bakarsınız sivil baskıcı bir rejimin vesayeti altına girmişiz. O zaman ne yapacağız? Biz demokrasiden ve özgürlüklerden yana tarafız. Cumhuriyet Vakfı senedinde her şey yazılı. Cumhuriyetin anayasası bu. Laik demokratik Cumhuriyet, üniter devlet yaşayacak.

Cumhuriyet öyle kolay kurulmadı. Aydınlanma Devriminin ışığında yürüyeceğiz. Demokrasimiz ancak öyle gelişebilir.

***

Bu haftaki sohbetimiz çok uzun sürdü. Karşılıklı şakalaştık. Yaşamdan söz ettik, eski anılarımızı anımsadık...

İlhan Ağabeye sordum:

Erken seçim olursa nasıl bir politika izleyeceğiz?

Selçuk:

Biz tüm partilere eşit uzaklıkta duracağız. AKPli bakanlarla da görüşeceğiz, Başbakan Erdoğanla da, Cumhurbaşkanı Gülle de. CHP lideri Baykalla da ve MHP lideri Bahçeliyle de.. BDPlilerle de...

Biz ne bir siyasi partiyiz, ne de demokratik kitle örgütüyüz. Haberde yayın çizgimiz belli. Temel hak ve özgürlükleri savunuyoruz. AKPye karşı muhalif çizgimizi koruyacağız. Irk ayrımcılığına karşıyız. Daha demokratik ve daha özgür bir Türkiyeden yanayız.

Yunus Nadinin 1924 yılında yayımladığı yazısında değindiği gibi, Cumhuriyet ne hükümet gazetesidir ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet yalnız Cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın anlatımıyla demokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkmaya çalışan her kuvvete karşı mücadele edecektir.

İlhan Ağabey, Bizim yaşamımız demokrasi ve çağdaşma yoludur dedikten sonra önemli bir noktanın da altını çizdi:

Ülkemizde her anlamıyla gerçek bir demokrasi kurulması için, Cumhuriyet gazetesi tüm varlığıyla

çalışacaktır. Atatürk devrim ve ilkelerinin açtığıaydınlanmayolunda, aklın bağnazlıktan, bilimin dinden bağımsızlaşması, laiklik ilkesinin toplumca benimsenmesi için çaba gösterecektir.

İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Bildirgesini, demokrasinin evrensel anayasası olarak benimseyen Cumhuriyet, amaçlarına ancak Atatürkün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığı ve bütünlüğü kapsamında ulaşılacağını temel ilke sayar.

Ayrıca şunu belirteyim: Atatürkçülük ve ulusalcılık adı altında şoven milliyetçilik yapılıyor. Bu yanlış; Atatürkün milliyetçiliği şovenizm değil, kültür milliyetçiliğidir. Bir de sandıkla gelen sandıklagider. Türkiyenin geleceği asker-sivil baskıcı rejimlerde değil, demokrasidedir. Bugün yaşadığımız sorunlara sınıfsal temelde bakmak zorundayız.

***

İlhan Ağabey, Türkiyede ve dünyadaki tüm olayları yakından izliyor...

Gazeteleri ve dergileri okuyor, köşe yazılarını hiç kaçırmıyor...

Bu arada bir espri patlatıyor:

Yılbaşında televizyonları seyredince Türkiyeye irtica-mirtica gelmez dedim, ortalık ayağa kalktı... Bak Hikmet, kimse asker darbe yapacak diye siyaset yapmasın. Artık Türkiyede askeri darbeler dönemi kapanmıştır.

Ben Türkiyenin zaman yitirmeden demokratikleşmesini istiyorum. Demokrasi ve özgürlükleri kim genişletirse ona gönülden destek veririm.

Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasından, ülkemize barış ve huzur gelmesinden, akan kanın durmasından yanayım.

Türkiye kendisiyle yüzleşmeli. Başta söylediğim gibi, askerin de sivil rejimin de vesayetine giremem, giremeyiz Cumhuriyet olarak.

***

Sohbetimiz uzadıkça uzuyor... İlhan Ağabey her geçen gün iyileşiyor...

Gözleri pırıl pırıl ve aydınlık...

Kız kardeşi Ülfet Ertel kahve sunuyor... Onun da gözlerinde bir mutluluk çiçeğinin açtığını görüyorum...

İlhan Selçuk daha sonra şöyle diyor:

TEKEL işçilerinin haklı direnişlerini alkışlıyorum. Onlara selam gönderiyorum. Örgütlü bir toplum olmalıyız.

Demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur bu. Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gerekir. Gazeteciler, yazarlar, bilim insanları düşüncelerinden ötürü hapis yatmamalı.

İdeolojileri ne olursa olsun, onlar özgürce yazmalı ve konuşmalı. Bak, az daha unutuyordum, Tayyar Eraslan’a selam söyle, kendine iyi baksın!”

Dışarıya çıkıyorum...

Otomobile binip gazeteye dönerken Fazıl Hüsnü Dağlarcanın bir şiiri geliyor aklıma:

Milyarları saysın çelik dev ne çıkar

Yaşamam tek

Kocaman bir gözüm, kocaman bir ağız

İşte akar düşüncemde gece su

İşte akar yüreğimde su çiçek.

***

Bu hafta İlhan Selçukla sohbetimizin bir bölümünü yazdım... Devamı önümüzdeki pazartesi... İlhan Ağabeyin önemli mesajları var...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları