Hikmet Çetinkaya

İlhan Selçuk: Kontrgerilla İşkence Yaptı...

17 Ocak 2010 Pazar

Geçen hafta kaldığımız yerden devam edeceğim ama önce birkaç not...
İlhan Selçuk’la sohbetimizin beşincisi bu yazım...
İlhan Ağabey’in sağlığı her geçen gün daha iyiye gidiyor.
Fizik tedavi uzun soluklu bir şey...
Anlattıkları kimilerine sanki ilk kez söylemiş gibi ilginç geliyor...
Unutkan bir toplumuz...
İlhan Selçuk yaşamı boyunca temel hak ve özgürlükleri savundu, 1923 Aydınlanma Devrimi’nin sözcüsü oldu, laik demokratik cumhuriyetten yana tavır koydu.
Türk-Kürt kardeşliğine ilişkin yüzlerce yazısı var...
İlhan Selçuk, “askeri darbeler dönemi kapanmıştır” sözünü 1990’larda yazdı...
Peki İlhan Selçuk “kontrgerilla” konusunda ne düşünüyor?
Geçen hafta bu konuyu konuşmuştuk...
İlhan Ağabey “Kontrgerilla konusunda çok kitap yazıldı” diye başladı konuşmasına. Konunun uzmanı olarak Talat Turhan’ı gösterip devam etti:
“12 Mart ve 12 Eylül sözde kontrgerillayı aydınlara karşı işkence yöntemleriyle yürüttü.
12 Mart’ın ikinci perdesi 12 Eylül’de açıldı. Diyarbakır hapishanesi bugün sonuçlarını derlediğimiz bir okul görevi üstlendi; memleketin canına okuyup emekli oldu o generaller; Özel Harp Dairesi’nin olanaklarını dar kafalarının yörüngesinde kullanmışlardır.”
Sözünü kestim İlhan Ağabey’in:
“Ben sizin 9 Aralık 1992’de yazdığınız ‘Kapıdaki Zincir’ başlıklı yazınızı getirdim. Bana da Yazı İşleri Müdürümüz Güray Öz vermişti.”
Yazıyı istedi İlhan Ağabey...
Okumaya başladı...
                                         ***
Bir süre sonra yazıyı bana uzattı, aldım.
İlhan Selçuk anlatmaya başladı:
“Benzer yazıları çok yazdım. Kontrgerillanın kökeni Amerika’dır. Soğuk savaş döneminde ‘komünizm korkusu’ sermaye düzenlerinin karabasanıydı.
Çin ve Vietnam gibi ülkelerde gerilla savaşlarının sonuçları ortalığı allak bullak etmişti. Klasik savaşın kurallarını altüst eden yöntemlere, düzenli ordular karşı koyamıyorlardı.
Kontrgerilla kuramı bu gerekçeyle geliştirildi.
Eğer düşman (namı diğer komünist) gerilla savaşını yeğliyorsa, kontrgerillayla yanıt verilecekti. Bizim Genelkurmay’da bu amaçla Özel Harp Dairesi kuruldu; ama özellikle 12 Mart döneminden bu yana kontrgerilla başka marifetleri meslek edindi.”
İlhan Ağabey bir süre düşündükten sonra şöyle dedi:
“Marifetlerinden birisi işkence yapmaktı... 12 Mart’ta İstanbul’da Ziverbey, 12 Eylül’de Ankara’da DAL en ünlü olanlardır. Bir de Diyarbakır Cezaevi...”
Bir ara dalıp gitti İlhan Ağabey...
Belki Ziverbey günlerini anımsadı ve 39 yıl önceye döndü.
Bilemiyorum...
İlhan Selçuk, anılar denizindeydi, daha önce bilinen o Ziverbey öyküsünü anlattı:
“Ziverbey Köşkü’nde bir emekli albay, sözde kontrgerillacıydı... İşkenceyi bir ay sürdürdü. İşkencenin son günü söyledikleri ise çok ilginçti:
- Seni şimdi gönderiyoruz ama izleyeceğiz. Bu teşkilatta 22 albay ve general bulunmaktadır. Teşkilatı Mahsusa gibidir. Bak görürsün bu teşkilat neler yapacak?..
Ben bu olayı bana verdiğin yazıda anlattım. Ziverbey kitabımda da yazdım.
Teşkilat yapacağını yaptı.
12 Eylül’de yaptı. Diyarbakır Hapishanesi, başta söylediğim gibi bugünkü sonuçlarına bakarsak bir okul görevi üstlendi.”
                                           ***
18 yıl önce neler yazdı İlhan Selçuk...
Şimdi, o yazısının giriş bölümünü ben bir kez daha aktarayım:
“Kontrgerilla var mı?
Yok mu?
Tartışma sürüyor. Aradan kaç yıl geçti? Bir sonuç yok! Neredeyse bu konu ‘bir varmış bir yokmuş’ olacak.
İki İstanbullu Tepebaşı’ndaki Meclisi Mebusan Kıraathanesi’nde bahse tutuşmuşlar.
İkisi de inatçı...
Biri:
- Kapalıçarşı’nın demiş, Nuruosmaniye tarafındaki kapısında bir zincir asılıdır.
Öteki:
- Öyle bir zincir yoktur.
Vardır yoktur iş büyümüş; ‘haydi gidip bakalım’ demişler. Nuruosmaniye’ye ulaşmışlar. Kapalıçarşı’nın kapısına varmışlar... Görmüşler ki zincir asılı duruyor ama yoktur diyen inatçı diretiyor:
- Hani nerede?
Kahve ihvanı, adamı yakalamış, zinciri kafasına vurmuşlar ama nafile! Bizimki ‘inadım inat adım Kara Murat’ diyerek söylediğinde diretirmiş.
- Yoktur, yoktur, yoktur...
Kontrgerillanın tezgâhından kaç kişi geçti? Kaç kişi işkence gördü? Yüz mü? Bin mi? On bin mi? Bilinmiyor.
Ziverbey Köşkü’nden kaç kişi geçmişti?
Kapalıçarşı’nın Nuruosmaniye tarafındaki kapısında eskiden bir zincir vardı, şimdi var mı?”
Peki yıllar önce yazılan bu yazının sonu nasıldı?
Birlikte okuyalım:
“Kontrgerilla Türkiye’ye bir hayır getirmedi, bundan sonra da getirmez; ama faili meçhul cinayetler sürdükçe kuşkular da silinmeyecek...”
İlhan Selçuk bu yazıyı yazdıktan yaklaşık 45 gün sonra Uğur Mumcu alçakça öldürüldü...
Daha önce Turan Dursun, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Musa Anter katledilmişlerdi...
İlhan Ağabey kontrgerilla konusunda 18 yıl önce ne düşünüyorsa bugün de aynı şeyleri düşünüyor!
Peki, günümüzün sözde liberal demokratlarından kaçı 18 yıl önce böyle bir yazı yazabildi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları