Hikmet Çetinkaya

Feto’nun cinleri...

31 Temmuz 2016 Pazar

Bir toplum umutlarıyla, aydınlığın kapılarının ardına kadar açık kalmasıyla geleceğin türküsünü söyler...
Bir toplum umutlarını yitirdiği an, çocuklarının gözlerindeki ışığın söneceğini, karanlıkların kin ve nefret duygularını körükleyeceğini bildiği için kaygılanır.
Nefretin, intikamın, ötekileştirmenin yeri olmamalı bir coğrafyada.
Kaygıların yerini umut almalı...
İki haftadır yazdığım gibi bir felaketin, katliamın kıyısından geri döndük...
Halkımız, polisimiz, darbeye karşı çıkan askerimizin sayesinde.
Meclis içinde ve dışında olan tüm siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, dindarlar, emekçiler bu ülkenin geleceğini karartmak isteyen FETÖ’cülerin darbe girişimine siper oldular...
Geçmişi bugün yaşamak isteyenler amaçlarına ulaşamadılar. Ne istedilerse alanların gerçek yüzleri belli oldu.
Yıllarca Fethullahçıların gerçek yüzünü anlatmaya çalıştık, Gülen’in demokrasi düşmanı olduğunu yazıp çizdik ama ülkeyi yöneten hükümetlere inandıramadık...
Şimdi bir umudun peşinden gitmek istiyor toplum...
Daha ileri bir demokrasi, temel hak ve özgürlükler...
Toplumu ayrıştırmadan bu birlik bütünlük sürmeli, kardeş kardeşi düşman saymamalı, özgürlüğe mavi sularda yelken açılmalı.
Siyasi partiler, kendi çıkarları için değil, halkın gelecekte aydınlık sabahlara uyanacağına bizlere inandırmalı.
Aklı, vicdanı özgür birey bunu ister, geleceği düşünür...
Darbeler bizi hep geriye götürdü, Türk İslam ve Kürt İslam sentezi sarmalında bir ömür geçti...

***

60’lardaKomünizmle Mücadele Dernekleri’yle başlayan emek düşmanlığı, 12 Mart ve 12 Eylül’de hız kazandı, bunu fırsat bilen Fethullahçılar 2000’li yıllarda koca bir sermaye imparatorluğu kurup, TSK içinde örgütlü bir yapı oluşturdu.
Hem ABD hem de AB ülkeleri Türkiye’nin bir katliamın kıyısından döndüğünü, bir darbe girişimi yapıldığını nedense görmezden geliyor...
Neden ve niçin?
Darbenin kıyısından döndük yüzlerce sivil yurttaşımız, polisimiz şehit düştü...
Acımız büyük!
Bu acı yetmezmiş gibi Hakkâri’de teröristler saldırdı. 8 şehidimiz var...
Hem darbeler hem de terör bir insanlık suçudur.
Peki, biz umuda koşarken nasıl oluyor bunlar!
Türkiye’yi Suriyeleştirmek isteyen dış odaklar yeni senaryolar peşinde olabilir.
Onun için birlik ve beraberliğimizin sürmesi gerekir, sevgi hayatımız bir parçası olması.
İnsanları ötekileştirmeden, ayrımcılık yapmadan, bu tarihin ve uygarlığın beşiği olan yaşadığımız coğrafyayı unutmadan...
Sevgi bağının katlanarak tüm topluma yayılması gerektiğini düşünüyorum...
Darbelerin katliam olduğuna inanıyorum...
Bunu söylerken, Türkiye’nin laik demokratik bir hukuk devleti olduğunu savunuyor, her şeyin hukuk içinde yapılmasını istiyorum.
Düşman olmadan, “benden olmayan darbecidir, teröristtir” demeden... Yaşla kuru birbirine karıştırılmadan, hukukun üstünlüğüne leke sürülmeden...
Türkiye bunu yaparsa kazanır...
Dış odaklar, güçler işte o zaman avcunu yalar...

***

Hukukun üstünlüğü ve demokratik ilkelere bağlı kalmak yakışır bize...
Sevgi yakışır, kardeşlik, dayanışma, insanca hakça bir yaşam...
Umut, sevgi, hukuk, demokrasi...
Feto’nun cinleri masalına gerek yok...
Ne istedilerse verdiniz, onlar da aldı...
Parmaklarınızdan başladılar, az daha tüm bedeniniz, bedenlerimiz gidiyordu...
O nedenle iki haftadır aynı şeyleri söylüyorum:
“Demokrasi, evrensel hukuk, umut, sevgi bağı, toplumu ötekileştirmeme...”
Tüm siyasiler bunu yapmalı toplumda...
Ve biz hayatı olağan akışına bırakalım; umutlarımızı örselemeden yaşamaya çalışalım...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları