Hikmet Altınkaynak

Yazarlığın kaptan köşkünde bir yazar

17 Aralık 2020 Perşembe

Necati Tosuner’in yeni çıkan kitabı Sen ve Kendin’i (İş Kültür Yayınları) okuyunca, romanın simgesel, kişisel, sanatsal boyutunu anlamlandırmak için yazarın ruh derinliğine inmek, çocukluk yıllarını bilmek gerektiğini düşündüm. Eskilere dayanan dostluğumuzun iz bırakan sohbetlerini zihnimden geçirdim. Işık Kansu’nun yıllar önce Tosuner’le yaptığı röportajı anımsadım, onu da okudum.

Işık Kansu Çocukluğa Yolculuk (Bilgi Yayınevi, 1. Basım, Mayıs 2002) adlı bu yapıtında yer alan yirmi üç yazardan biri olan Necati Tosuner için yazısını “Yazarlığın kaptan köşkünde bir yazar” saptamasıyla bitiriyor. Bu tanımı çok sevdim. Yazımın başlığını değerli dostum Işık Kansu’dan ödünç aldım!

Demek oluyor ki Tosuner, en az yirmi yıla yakın yazarlığın kaptan köşkünde oturuyor...

Diğer yapıtlarında olduğu gibi, Sen ve Kendin’de de hep kendi gerçeklerini aşan düşler kurduğunu yazıyor, yeni yolculuklar yapıyor, kendini biraz soyutlaştırıp saklıyor, yabancılaştırıyor, şiir gibi anlatıyor. Denizle, güneşle, kıyılarla söyleşiyor; zeytinliklerin talan edildiğini vurguluyor.

Roman bir çırpıda okunsa da bir çırpıda anlaşılmıyor. Işık Kansu’nun söyleşisi buna ışık tutuyor. Kendi yalnızlığına sığınan, onunla güç bulan Tosuner, böylece daha somut görülebiliyor.

Aslında onu okurları, dostları bilir. Dört yaşındayken geçirdiği salıncak kazası alın yazısı olur... Yaşadıkları Anadolu evinde, kancayla tavana asılmış salıncaktan düşünce yaralanır, kambur kalır, yıllar süren acılar sancılar çeker, tedavi ettirilmeye çalışılır, ama yaşadığı bedensel, ruhsal travma bir türlü geçmez. Her yapıtında kendini gösterir. Ömür boyu çektiği sancıyla kendi gerçeğini başkalarının yüzünde görme üzüncünü yaşar. “Cankurtaranı olmayan bir düşsel kıyıda” (s.82) hep bekler.

Büyük düşler romancısı Necati Tosuner

Sen ve Kendin’de de Necati Tosuner, kendini hep yalnızlıkla, acılarla sınıyor ve kendine tam olarak güveniyor, büyük düşler kuruyor. Gerçeklerden de ayrılmıyor. Bir yandan “Sen umutsuzluğa karşı kale çıkartır, yine yenersin onu, yaşam denen satrancı”(s.15) sözleriyle direniyor, düşlerini sürdürüyor. Bir yandan da “kendi hep kaderi oluyor” diye yazıyor “Kendinin derdi kendin” (s.91) diyerek, alın yazısına boyun eğiyor.

Bugüne kadar sekiz roman, dokuz öykü, bir deneme, beş çocuk kitabı, bir oyun olmak üzere yirmi dört kitabı yayımlandı Tosuner’in. Bu değerli yapıtları için sekiz önemli ödül aldı. Yazarlığı ve yapıtları, yedi üniversitenin Türk dili ve edebiyatı bölümü yüksek lisans öğrencilerinin tezlerine konu oldu. Tüm bunlar az şey mi? Her biri de çok önemli ve Tosuner’in kaptan köşkü yazarlığının göstergeleri...

Sen ve Kendin’in gerçeği

Edebiyat dünyasına 1963’te yirmi bir yaşında Ankara’da Resimli Posta gazetesinde çıkan “Onunkiler Maviydi” adlı öyküsüyle adım attı. Bu ilk öyküsünde başladı çaresizlikler, bunalımlar, sıkıntılar, onu hiç bırakmadı. Çünkü o yaşadıklarını, gözlemlediklerini, duyumsadıklarını yazıyordu. Ayrıca hiçbir gerçeğini saklamadan, unutmadan, en dramatik yanıyla yazdı. Bu gerçekler ilk başta kendi gerçeği gibi duruyordu. Ama biraz irdeleyince aynı gerçeği yaşayan, belki de binler, milyonlar vardı. Dolayısıyla oradaki ben çoğalıyor, biz oluyordu.

Necati Tosuner’in altmış yıla merdiven dayayan yazarlığında öncelikle altı çizilmesi gereken ilk özellik dil ustalığıdır. İkincisi ele aldığı temalardır. Üçüncüsü biçem farklılığıdır. Dördüncüsü insana psikanalitik açıdan yaklaşımıdır. Her kitabıyla hem kendini hem düşlerini anlattığı gibi, okuru da kendini anlamaya ve anlatmaya yönlendirmesidir.

Özetle yıllardır yazarlığın kaptan köşkünde oturan Necati Tosuner’in yeni romanı Sen ve Kendin’de rotası yine kendisi ve düşleridir. Bir yazardan başka ne beklenir ki?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları