Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Vedat Günyol, önce eleştirmendi
Pazar
günü
Kartal Belediyesi Hasan Âli Yücel Kültür Merkezi’nde yapılan
Vedat
Günyol
ve Deneme Üstüne Sempozyum
etkinliğinin
konuşmacılarından biriydim. (bkz.
https://vedatgunyol.wordpress.com/) Konum, Vedat
Günyol’un
denemeciliğiydi.
Bunu 15 dakika içinde anlatabilmek elbette zordu, özetledim. Ama
sempozyumda sunulan bildirilerin tam metni belediye tarafından
yayımlanacak kitapta yer alacağı ve etkinliği izlemeye gelenlere
-isterlerse, ücretsiz olarak- gönderileceği duyurulunca, sevindim.
Şimdi de konuyu yaygınlaştırmak, aramızdan ayrılışının 16.
yılında sayın
Günyol’u
saygıyla anmak için yazıyorum.
Vedat Günyol’la tanışmam
Vedat Günyol, önce eleştirmendi. Onunla tanışmam Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazıları yanı sıra, 25 yılın sonunda Kasım 1976’da “Son Sayı” olarak çıkardığı Yeni Ufuklar dergisiyle oldu.
Ben de 3 yıl sonra, 1979’da, Eleştiri adıyla bir dergi çıkardım. Önce 15 günlükle başlayan 6 ay sonra da aylığa geçen bu dergimin 1 Eylül 1979 tarihli 2. sayısında, “Yaşayan Eleştirmenlerimiz” başlıklı söyleşi dizisinin ilk konuğu Vedat Günyol oldu.
Söyleşiyi Konur Ertop yapmıştı. Ertop, ayrıca “Eleştiri Tarihimizden” başlıklı yazılar kaleme alıyordu. Söyleşi K.E. kısaltmasıyla yayımlandı.
“Yaşayan Eleştirmenlerimiz” söyleşilerini yapanlar da her sayı değişiyordu. Örneğin 3. sayıda Mustafa Nihat Özön’le konuşan bendim.
Behçet Necatigil’in tanımı
Ünlü yapıtı Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’nde Behçet Necatigil, Günyol’u “Günümüz eleştiricilerinden” diye tanımlar. Necatigil’i 1979’da yitirdiğimize göre, yani Vedat Günyol’un eleştirmenliği denemeciliğinden önce gelir. Ama aslında eleştirmenliğiyle denemeciliği iç içedir. Yazdığı ilk eleştirisi Yakup Kadri ve Halide Edip üstünedir. İlk denemesi ise, “İnsan Kavşağı”dır.
Günyol, eleştiriyi yapıtla okur arasında kurulan köprüye benzetir. Bu nedenle de eleştiride kesinliği kabul etmez. Hele de eleştiride bilimsel kesinlikten kaçar. Bu nedenle denemeleri yaşamının izdüşümüdür. Yani işiyle, mesleğiyle, güncel konularla, yalnızlık, yaşam ve ölümle; eğitimle, etik değerlerle ilgili gruplanabilecek denemeler yazar.
Montaigne’den farkı
Deneme deyince, Montaigne’i anmamak olmaz. Denemenin piri, denemenin babası Montaigne, “Herkes önüne bakar, ben içime bakarım, benim işim yalnızca kendimdir, hep kendimi gözden geçiririm” der.
Dört cilt olan Denemeler’i 1568’de yayımlanmaya başladı. Ülkemizde ise, Türkçeye ilk çevirisi Sabahattin Eyüboğlu tarafından Hasan Âli Yücel döneminde 1947’de yapıldı. Denemeler’de Montaigne şunu vurguladı: “İnançlarımızı, düşüncelerimizi, göreneklerimizi başkalarına kabul ettirmeye çalışmayalım.”
Vedat Günyol içinse deneme yazarlığı, önce kendini, daha sonra kendi gibi gördüğü başkalarını anlama ve anlatma sanatı oldu. Denemeyi, “hiçbir şeyi ispatlamaya kalkmadan, belli bir konu üstünde özgürce, konuşur gibi, düşünce üretiminde bulunmak...” biçiminde tanımladı.
Vedat Günyol’un işiyle, sanat ve edebiyatla ilgili denemeleri geniş bir yelpaze oluşturdu. Çünkü İstanbul’da doğup, babasının kaymakam olması nedeniyle ilkokul yıllarını Diyarbakır’da, Kartal’da, Cide’de geçiren, Saint Benoit’yı, İstanbul Hukuk’u bitiren, Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk doktorasını tamamlayan, Paris’te Aragon’a kitap imzalatan Sartre’ı gören Camus’nün konferanslarını dinleyen, Eskişehir ve Mersin’de 3 yıl yedek subay askerlik yapan, evlenip 11 ay sonra boşanan, aktörlük ve diplomatlığa heves edip yazarlıkta karar kılan, çevirmenlik, öğretmenlik, dergicilik, yayıncılık, ansiklopedi ve gazete yazarlığı yapan, çevirmenlikten hapis yatan ve tüm deneyim ve görüşlerini denemelerinde okurla paylaşan Vedat Günyol, Oktay Akbal’ın dediği gibi hep “insan kavşağı”nda buluştu. Dünyaya insan açısından baktı.
Eğitim konusunda İlhan Selçuk’un yöntemini izlediğini yazdı. Yaşanan bir olaydan hareketle vermek istediği estetik ve etik değeri, sözünü tutma, dürüstlük, görgü, giyim kuşam vb. değerleri, kavramları anlattı, yaşattı. Eğitimin de akla, bilime ve mantığa dayanması gerektiğini işledi. Böylece Montaigne’den ayrılan yanını da okura taşıdığı bilinçle göstermiş oldu. Montaigne gibi sadece durumu ortaya koymadı, duruma, soruna çözüm öneren güler yüzlü bir denemeci oldu.
Yaşasaydı, her üç gençten birinin işsiz, açlıktan yaşamına kıyanların olduğu bu bozuk düzende kim bilir ne eleştiriler denemeler yazar ne sorumluluklar yüklenirdi! Ondan okumada öncelik/güncellik için Bu Cennet Bu Cehennem kitabını öneririm.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…