Hikmet Altınkaynak

İki efsane adam

20 Aralık 2018 Perşembe

Güzel bir rastlantıyla birkaç gün önce biyografik bir film izledim, biyografik bir roman okudum.
Eğitim dünyasının iki efsane adamının anlatıldığı yapıtlarla, onların yaşamlarına yaptığım yolculuktan büyük mutluluk duydum.
Birbirini tamamlayan bu iki değerli yapıttan ilki, Yücel’in Çiçekleri adını taşıyor; Hasan Âli Yücel’i anlatıyor. İkinci yapıt ise Tonguç’un romanı, Büyük Oğul Efsanesi (Bilgi Ya.) adını ve Cumhuriyet yazarı, değerli dostum Öner Yağcı’nın imzasını taşıyor.
‘Yücel’in Çiçekleri’nin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Beylikdüzü Belediyesi’nde galası yapılmıştı; izleyememiştim. Ama 15 Aralık Cumartesi günü Şişli Belediyesi’nin gösteriminde bu olanağı buldum. Yönetmenliğini ve senaristliğini Cengiz Özkarabekir’in, danışmanlığını Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin önceki genel başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş’ın yaptığı belgesel filmde Atatürk’ü Mahir Günşiray, İsmail Hakkı Tonguç’u Muhammed Uzuner canlandırıyor. Hasan Âli Yücel’in çocukluğunu Ege Şenoğul, gençliğini Kutay Şahin yetişkin dönemini ise Mehmet Tokat oynuyor. 200 kişilik bir film ekibi. Ayrıca fuayede 110 kareden oluşan Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve Köy Enstitüleri Fotoğraf Sergisi yer alıyordu. Onları da gördüm. Film Ekrem İmamoğlu’nun başkanı olduğu Beylikdüzü Belediyesi ile Büyükçekmece, Çatalca ve Silivri Belediyelerinin destekleriyle gerçekleştirilmiş, çeşitli belediyelerde ücretsiz gösteriliyor/gösterilecek.
Dört dörtlük bir belgesel. Eğitimle ilgili herkesin görmesini isterim.

Tonguç’un romanı
İkinci efsane adam İsmail Hakkı Tonguç. Yücel’in 7 yıl, 7 ay, 7 gün süren Milli Eğitim Bakanlığı’nda hep yanında olmuş, eğitimde Rönesans’ı birlikte başarmış bir eğitimci.
Öner Yağcı, İsmail Hakkı Tonguç’un adını ilk duyduğu günden beri onun hayranıymış. Adını duyması da ortaokul yıllarına dayanıyor. Çünkü gece gündüz çok okuyan bir öğrenciymiş. Evlerinde tek bir petrol lambasının olması bile onu engellememiş. Çıkmış sokağa, sokak lambalarının ışığında kitap okumuş. Öğretmenlerinden hep kitap desteği almış. Onlarla olan dostluğu kendi öğretmen olunca da sürdürmüş. Öğretmenleri birbiri ardına sürgün edilirken o, bu sürgünün nedenlerini araştırmış, bu arada toplumsal ve siyasal bilinç kazanmış. Derken Fakir Baykurt’tan başlayarak Köy Enstitülü yazarları okumuş, okumuş. Kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu Engin Tonguç’la tanışmış. Böylece Öner Yağcı’nın Tonguç’un romanını yazma amacı da sağlam ve birinci elden kaynaklara ulaşmasıyla artık kaçınılmaz olmuş.
Öner Yağcı, Tonguç’la olan bu serüvenini 550 sayfalık kitabın 50 sayfasında dile getiriyor. Sonra da sözü Tonguç’a bırakıyor ve o da kendini anlatıyor. Dolayısıyla Öner Yağcı’nın Tonguç’u anlattığı biyografik romanı yılların deneyim ve birikiminden getirdiği büyük bir yapıt.
Okumaya başlıyorsunuz bir yanda özel olarak Tonguç, bir yanda Yücel, ama bir yanda da çağdaş Türkiye’nin eğitim tarihi, siyasaltoplumsal tarihi iç içe birer film şeride gibi sizi sürüklüyor.
Hangi sorun nasıl çözülmüş? Silistreli bir göçmenin ulaştığı efsane adam kimliği nasıl ortaya çıkmış? Dedesi Veli, Namık Kemal’in Vatan yahut Silistre yapıtında geçen Silistre’de 1854’te çarpışmış bir kahraman. Veli dedenin oğlu İdris’in sekiz çocuğundan biri İsmail... Sonra aile Türkiye’ye göç etmiş...
Öykü uzun, çok değerli, çok renkli ve çok ders verici.
Biyografiler hele de bir başarı öyküsünü, bir efsane adamı anlatıyorsa, okunmak şöyle dursun, her karesi, her satırı ezberlenir. İki yapıtın da yaratıcılarını kutluyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları