Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Zaman Daralırken (12.12.2014)

12 Aralık 2014 Cuma

Ufukta bir son kapışma görünüyor. Zamanın gittikçe daraldığını hepimiz hissediyoruz. Bu kapışmada risk faktörünün büyük olduğuna karar vermiş olan iktidar partisi, gündeminin tamamını bu dar zaman aralığına sığdırabilmek için Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana sıkıştırılmış, hızlandırılmış bir tempoyla hareket ediyor. Besbelli ki aceleleri vardır ve atılacak her adımda tepkilerin hesaba katılması zamanı da geçmiştir. Geçmiş dönemlerde (2002- 2007 ve 2007-2013) uyguladıkları “iki adım ileri bir adım geri” taktiğini artık bıraktılar. Şimdi hız zamanıdır. Peki, hız risk taşımıyor mu?

***

İvmeyi artırmanın tehlikelerini onlar da görüyorlar ama politikada zirveden sonrası her zaman iniştir; inişte hız kontrolü her zaman zordur. Artık hem fren tutmaz; hem de bu hızı kullanmak ve yapılması gereken ne varsa bir an önce yapmak gerekmektedir. AKP’nin, Erdoğan’ın ideolojik öncülüğünde attığı adımlar bundan sonrasının muhalefet partileri, hareketleri açısından da belli bir hızın zorunlu olduğunu gösteriyor. Önümüzdeki yılın ilk yarısında kozlar paylaşılacak, muhalefet güçleri için iktidarı durdurmak büyük bir başarı, iktidar partisi için gündemini tamamlamak büyük zafer, tersi ise sonun başlangıcı anlamını taşıyacaktır.

***

İktidar partisinin ya da daha doğru bir tanımla AKP Hareketi’nin geleceğini garanti altına alabilmesinin tek yolu rejimin ve aynı anlama gelmek üzere devletin kökten değiştirilmesidir. Bu nedenle ideolojik saldırının dozu yükseltilmiş, Cumhuriyet döneminin kazanımlarının değil, tümünün ortadan kaldırılacağı hemen hemen ilan edilmiş gibidir. Cumhurbaşkanının “Parantezi kapatıyoruz” sözünün açık anlamı budur. Bunu şimdi bir fantezi gibi duran Osmanlıca, eğitimin tümüyle dinselleştirilmesi, din referansının akıl ve bilimden önce geldiğinin açık ilanı tüm bunlar ideolojik saldırının koçbaşları olarak Cumhuriyet’e yöneltilmiştir.

***

Rejimi ve devleti kökten değiştirmeyi amaçlayan ideolojik saldırının kendiliğinden başarıya ulaşması beklenemez. Bu, ancak baskının artırılması ve sistemleştirilmesi ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle de eşzamanlı olarak polisin yetkilerini artıran, hukuk sisteminde köklü değişiklikleri amaçlayan güvenlik yasaları Meclis’tedir. Bu değişiklikler olmadan yalnızlaşmayı seçmiş bir partinin başarı şansı yoktur. Bu arada yalnızlaşmanın bilinçli bir seçim olduğunu da belirtmekte yarar var. AKP bu adımları ancak yalnızlaşarak, ittifaklarını bozarak onlarla pazarlık yapma zorunluluğundan kurtularak atabilirdi ve öyle de yapmıştır.

***

Devlet içinde tehlikeli bir ortak olmanın ötesine geçmiş olan cemaatin tasfiyesini Kürt hareketi ile iplerin kopartılmasının izlemesi şaşırtıcı olmayacaktır. Ne var ki cemaatin hâlâ tam tasfiye edilemediği, Kürt sorununun ise değişen uluslararası koşulların da desteği, öznel ve nesnel gücü nedeniyle kolayca kenara çekilebilecek bir sorun olmadığı ortadadır. Seçimlerin garanti altına alınabilmesi ise bunu şart koşuyor. AKP’nin sıkıştığı konulardandır; yine de “Şimdi olmaz seçimlerden sonra bakarız” demesi büyük olasılıktır. Buna karşılık Kürt hareketinin baskı rejiminin daha koyulaştırılması TMK’nin kaldırılmak yerine yeni baskı yasalarıyla güçlendirilmesine karşı kendini korumaya alması, “çözüm sürecinin” AKP Hareketi’nin hedeflerine tabi kılınmasını kabul etmeme eğilimine girmesi de beklenebilir.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki AKP’nin ideolojik, baskı yasalarını artırmaya dayalı politik saldırısının karşısında muhalefet güçlerinin kendi durumlarını, tutumlarını gözden geçirmeleri de zamanın baskısı altındadır. Artık konu seçimi kim kazanacak sorusu ile açıklanabilecek bir konu olmaktan çıkmıştır. Sorun seçime kadar AKP Hareketi’nin nasıl geriletilebileceğidir. Çünkü seçimlerden sonra AKP’nin yalnızlaşma politikasını terk etmesi, son rötuşlar için ideolojisi değişmiş devlet çatısı altında yeni ittifaklar oluşturması da mümkün olacaktır.
Baskı yasalarına karşı toplumsal ve siyasal muhalefetin atağa geçmemesi durumunda Erdoğan’ın söylediği gibi “parantez kapanacaktır.” “Olsun mücadele yeniden başlar” diyen arkadaşlara, tarihin her zaman halktan yana sonuçlanan hikâyeler yazmadığını, geçecek berbat, uzun, acılı zamanları da zevkle kaydettiğini söyleyelim de söylenmedi denmesin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları