Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Seyreder Âlem Bizi

10 Ocak 2014 Cuma

Başbakan’ın bakanlarından Bekir Bozdağ’ın Cemaat’in “ölüleri bile oy vermeye” çağırdığı referandumda gerçekleşen “devrim”i artık beğenmediği anlaşıldı. O şimdi, bir “devrim” de kendisi yapmak istiyor. Bu kez halka sormaya niyeti yok. Kendi devrimini kendisi Başbakan’ının isteği doğrultusunda yapacak.
Ne yapacak peki?
HSYK’yi Cemaat’in elinden alacak, kendine bağlayacak.
Ayrıntısını merak eden Bozdağ efendinin taslağına bakabilir, madde madde yargının önemli hatta en önemli bir kurumu nasıl yürütmeye, bakana, başbakana bağlanabilirmiş görür. “Daha demokratik bir HSYK olabilir mi” diye soranlara ise soruyu geri çevirerek yanıt verebiliyorum: Biz seyrederken âlemi, âlem de bizi seyrediyor olabilir mi?

***

Şimdi yürütmenin ipini kopardığı, yasa, anayasa, kural, yönetmelik falan dinlemediği, savaştığı Cemaat’in ise evvel eski bu konularda çok deneyimli olduğu, son on yılın siyasi davalarında deneyimlerini iyice pekiştirdiği, zamanı gelince de kendisine ihanet ettiğini düşündüğü yürütmeye, yürütmenin yumuşak karnı ve olmazsa olmazı yolsuzluklar üzerinden yargıdaki gücüyle saldırdığını biliyoruz.
Cümle uzun ama gerçek özetle böyledir.
Bundan sonrası dedikleri gibidir; fırtınadır, kumpastır, kaostur, devlet krizidir.
Peki, biz ne yapalım? Ortalığın yatışmasını mı bekleyelim. Ya da kavga yatışınca neler olacağını mı hayal edelim. Peki, hayal edelim öyleyse:
İki bilinmeyenli bir denklem değil bu. İktidar, elindeki gücü kullanarak, “sizi bize sayıyla mı verdiler” hesabıyla giriştiği kanlı savaşta bir “Pirus zaferi” kazanacaktır. Bu türden krizlerin ekonomik faturası da büyük olur ama yürütme bunu göze alacak, küçülmeyi saklayacak ve önemlice bir kısmını halka yüklemek suretiyle işin bu noktasında taviz vermeyecek ve dik duracak ve fakat diklenmeyi de ihmal etmeyecektir. Size tanıdık geldiğini tahmin ettiğim bu üslubun Türkçesi, geçen on yılın “adım adım ilerleme” yönteminin tekrar edilmeyeceği, memleketin hızla zapturapta alınacağı, yürütmenin yargı ve yasama üzerinde mutlak egemenliğinin kurulacağıdır. Bu durum nezaketli, zarif sözlerle de tarif edilebiliyor ama işin aslı, otokratik bir rejimin İslami bir sosla önümüze konulmasıdır.

***

Bu arada 12 Eylül referandumunda “yetmez ama eveeet” diye çığlık atan kardeşlerimizin TV kanallarındaki şaşkınlıklarını görünce hüzünleniyorum bir yandan da. Vah diyorum, yaşınız 60’ı, 70’i geçti, hâlâ gördüklerinizi, zalimi, zulmü tanıyamaz haldesiniz. Kimden demokrat kimden faşist olabileceğini hâlâ keşfedemediniz. Hâlâ muhayyel darbecilerle cenktesiniz ve hâlâ memlekete ve kuşkusuz hepimize inen darbeyi küçümseme eğilimindesiniz. “Darbe dediğin askerle olur sivil darbe deyip darbenin şanını küçültmeyelim” havasındasınız.
Peki, öyle olsun.
Olanı biteni görmüyor, göremiyorsanız ne yapalım...

***

Bu arada her zaman kendisine bir görev düşmesini bekleyen kadim devlet ricalinin Baykal gibi eski şöhretlerle birlikte devleti kurtarmaya, devletin oyunu bol refleksini göstermeye hazırlandıklarını görüyor, duyuyoruz. Lakin bu kez kavga farklıdır; eski usuller yeterli olmayacak, hırsı ve günahı büyük yürütme o eski usullerle adam edilemeyecektir.
Ufukta zorbalık görünüyor. Zorbalığı önleyecek tek güç halkın kendisidir. Yürütmenin yargı kılığında kendini gösteren Cemaat’le kavgası halka gerçekleri görme fırsatı yaratıyor. Halkın siyasetçisi olmak isteyenlere de “seyretmeyin âlemi harekete geçin, yoksa âlem de seyreder sizi” demektedir tarihin sakallı dedesi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları