Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Belikovlardan Kurtulmak İçin

10 Nisan 2016 Pazar

Çalkantılı zamanların insan tiplerindendir. Kendini korumaya almak için yapmayacağı şey yoktur. Elinden gelse yer yarılıp içine girecek, tehlikelerden uzak durmak için sürekli yol değiştirecektir. Düzene derin, korkulu bağlılığı yasalar, yönetmelikler, gizli açık tehditler tarafından besleniyor. Elinde, ne olur ne olmaz, güneşe ya da yağmura karşı hep bir şemsiye, paltosuna sarınmış, en kalın ayakkabılarını giyecek, kara gözlükleriyle ürkerek, sağa sola bakarak, duvar diplerinden yürüyecek; Anton Çehov’un Belikov’udur sanki.

***

Ama o aynı zamanda düzene bağlılığını insanlara hayatı zehir ederek de gösterecektir. Böyle zamanların gönüllü ispiyoncusu olmayı, doğal bir uzantı gibi beyninin kıvrımlarına yerleştirdiği korkuyu pekâlâ çevresine yaymayı başaracaktır. Evet, tıpkı Çehov’un Belikov’u o; gazete köşelerinde, tartışma programlarında boy gösteriyor. Üst perdeden konuşuyor; sözlerinden tehdit akıyor. Kazara bir konuşmacı aykırı bir şey söylerse diye hep tetikte. Kimi zaman “hadi söyle, hadi söyle” diye köşeye sıkıştırıyor, oraya geldiğine bin pişman ediyor konuşmacıyı.

***

Dehşet içinde konuşuyor; “Dehşet içinde kaldım! Kız kardeşinizi bisiklette görünce gözlerim karardı. Bisikletin üzerinde bir kadın ya da kız! Bu korkunç bir şey!” Böyle mırıldanır ağzının içinden; “Konuşmamıza başka bir anlam verilmemesi için”, diye sinikçe uzatır ve “herhangi bir şey çıkmaması için müdür beye bu konuşmamızın bir özetini ana çizgileriyle iletmek zorundayım” der. İletecektir. Ama onu bir hayal kırıklığı bekliyor olabilir. Sonunda Çehov’un bir başka kahramanı Oçumelov gibi renkten renge girse, kimin efendi olduğunu anlayamadığı için bin kere fikir değiştirse de bu yalnızca bir süreliğinedir. Düzen, tıpkı operet izlerken rahatsız ettiği generalin kovduğu Çerviyakov gibi onu da kovabilir. Ne kötü; tıpkı Çehov’un “Memurun Ölümü”nde anlattığı gibi kederden, itilip kakılmaktan, “istiskale” uğramaktan ölüp gidecek belki de.

***

Gazetelere bakar, artık bakılıyor onlara, başka seslerin duyulmadığı, başka renklerin görülmediği TV kanallarında gezinirken Çehov okuyor, soyutlamanın zirvesindeki yazara bir kere daha hayranlık duyuyorum. Proust nasıl derin ayrıntılarla hayatı aktarıyorsa, Çehov da üç beş sayfada, üç beş cümleyle insanın özünü çiziveriyor. Öyle bir dünya ki; aradan yüz yılı aşkın bir süre geçmiş olsa da, onun kimi kahramanları hâlâ ve ne yazık ki yaşıyor. Belikovlar her köşeden çıkıyor, Oçumelov her daim, efendi değişse de hizmete hazır, Çerviyakov derin hayal kırıklığı içinde düzene küsecek, ölecek sonunda.

***

Anton Çehov yalnızca çağının insanını, yaşadığı zamanı bütün karmaşasıyla anlattığı için değil, ruhunu yansıtmaktaki olağanüstülüğü nedeniyle de eskimeyecek bir yazar. Onun iyi kötü tüm eğilimleriyle anlattığı insanı, hadi biz de Belikov gibi ukalalık edelim “antropos”u günümüzde tanımakta güçlük çekmiyoruz. Şimdi işte bu nedenle yeniden Çehov okuma zamanıdır. Nuri Yıldırım’ın Rusçadan çevirdiği Seçilmiş Hikâyeler geçen günlerde Cem Yayınevi’nden çıktı. Tuğla gibi bir kitaptır, ama işte çekince tuğlayı yıkılıveriyor tüm duvar.
Bu hikâyeler 1800’lerin sonlarında, 1900’lerin başlarında yazılmış olsa da bizim hikâyelerimiz, yıktığı duvarlar bizim yıkmakta geç kaldığımız duvarlardır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları