Gülengül Altınsay

Yurtta sulh cihanda sulh

04 Şubat 2016 Perşembe

Londra’ya ayak bastığım ilk günden itibaren hemen herkes Başbakan Cameron’un 9 yaşındaki oğlunu Colet Court gibi yıllığı 18 bin Sterlin olan pahalı bir özel okula göndermek istemesi üzerine yorumlar yapıyordu. Efendim neden bir devlet okulunu değil de özel bir okulu tercih etmişmiş başbakan. Ayrıca devlet okullarında eğitim iyi değilse bunun sorumluluğu kendisine ait değil miymiş. Herkesin çocuğunu özel okula verecek parası var mıymış.
Zaten demokrasilerin geliştiği ülkelerde kendisine sorumluluk verilen kişilerin işleri çok zor. Sürekli halkın denetimi ve eleştirisi altındalar. Sadece siyasette mi? Mesela futbolda da bize yabancı gelen o kadar çok farklı değerleri var ki…

Futbolu sevince
Bu sezon İngiltere’de herkes, 300 bin nüfuslu irice bir kasaba olan Leichester City’nin Premier Lig’i zirvede götürmesini konuşuyor örneğin. Takımı şampiyonluk iddiası taşımıyorsa herkes “Tilkiler” taraftarı şimdi...
Leichester City ile özel bağımı başka bir yazıya bırakayım. Ama takım hangi kümede olursa olsun Leichester taraftarının her stadı son koltuğuna kadar doldurduğunu belirteyim şimdilik. Hiçbir şampiyonluk ümidi yokken şehirlerinin mütevazı takımını canla başla seven, her cumartesi öğleden sonrasını ailecek futbol maçına ayıran İngiltere’nin futbolseverlerinin mantığına şaşırmamak mümkün mü?
Çünkü onlar ne olursa olsun hangi yolla olursa olsun “mutlaka kazanmalıyız” demiyorlar. Futbolun sonucundan çok kendisiyle ilgileniyorlar. Bir de bize bakın. Her şey sonuç. Her şey skor. Öyle olunca sonuç için skor için tüm yollar mubah oluyor. Ve sonuçta oyunun kendisinden zevk alınamıyor. Ayrıca maç saatleri, şehir dışı statlar, passolig engelleri maça gitmeyi eğlence olmaktan çıkarıp, işkence haline getiriyor. Bugün futbol ekonomik rant alanı... Herkes bir kenarından kendisine pay çıkarmak derdinde. Bu bakımdan futbolseverler mutlak kazanmaya koşullandırılıyor. Siyasiler de boş durmuyor tabii. Onlar da futbolun gücünden yararlanmak istiyor. Bu yüzden tribünler de futbolla, sporla alakası olmayan hâkim ideolojinin yeniden üretildiği alanlar haline geldi böylece.
Yönetmeliklerde açıkça suç olarak gösterilse de militarizm, savaş ve linç çığırtkanlığı, erkek despotizmi, ırkçılık, düşmanlık ve nefret söylemi serbest. Hatta teşvik görüyor. Buna karşı çıkmak ise suç!

Barış denen düşman
En son Başakşehir-Amedspor sonra Bursaspor-Amedspor maçlarında yaşananlara da artık kimse şaşırmıyor. Perşembenin geleceği çarşambadan belliydi çünkü. Daha önce Diyarbakırspor taraftarı ırkçı tezahüratlara ve fiili saldırılara defalarca maruz kalmamış mıydı? Ve hiçbir yetkili buna müdahale etmemişti anımsarsanız. Medya da bir iki cılız ses dışında olayı görmemezlikten gelmişti.
Şimdi Amedsporlular sesini yükseltip barış isteyince, “Çocuklar ölmesin” deyince kıyamet koptu. “İdeolojik propaganda” gerekçesiyle “tamamen ideolojik” cezalar yağdı takıma. Amaç Fenerbahçe maçlarında taraftarı stat dışında tutmaktı. İşte sorunu böyle çözüyoruz biz. Taraftarı ortadan kaldırarak!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

2025: Yine mücadele 26 Aralık 2024
Yazmanın anlamı yok 22 Aralık 2024
Mızmız çocuklar 20 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları