Gülengül Altınsay

Kafada kaybediyoruz

17 Eylül 2015 Perşembe

“Haddini bilmek, oyunu kontrol etmek, önce kaybetmemek…” İyi güzel de bu laflar özellikle güçlü rakiplere karşı kullanılıyor. İyi de bunlar için zaten büyük bir beceri gerekmez mi? Yani siz oyunu kontrol edebiliyorsanız haddinizi yani gücünüzü biliyor ve onu en iyi şekilde kullanabiliyorsanız zaten siz takım olarak istediğinizi yapabilir düzeye gelmişsiniz demek değil mi? Oysa ki bizde bu sözler tam tersine sizin istediğinizi sahaya yansıtmak için değil -çünkü siz zaten o düzeyde değilsiniz- rakibin istediğini sahaya yansıtmasını engelleme yöntemi olarak sunuluyor. Yani baştan kafada kaybediliyor. “Sen sahada futbol oynama rakibi de oynatma” deniyor. Hadi diyelim ki “rakibin gücünü bilerek oynamaya” onu sahada durdurmaya karar verdik. Peki nasıl olacak bu? Sanılıyor ki ne kadar defansif özellikli oyuncuyla oynarsak savunmamız o kadar başarılı olur. Bu görüş tesadüfen bazen tutsa da genellikle tutmaz. Çünkü maç 90 dakika ve rakip bu süre içinde bir yolunu bulup sonuca gitmekte zorluk çekmeyecektir. Siz baştan oynamaya değil oynatmamaya göre kendinizi programlamışsanız işi baştan kaybetmişsinizdir.

Hedef hep hoca
Şimdi herkes Hamza Hamzaoğlu’nu asıyor kesiyor. Peki siz değil miydiniz “Atletico rakibi üstüne çeker sonra sonuca gider. Oyuna gelmeyin” diyen. “Topun arkasına geçmek, oyunu tutmak lazım” diyen. “Kaybetmemen lazım” diyen. O da size uydu beş tane defansif oyuncuyla çıktı sahaya. Ne zaman ki olan oldu atağı ve golü düşündü Galatasaray. Ve takıma benzedi. Tamam zaten Şampiyonlar Ligi’ne Türkiye’nin şampiyonu olduğun için gitmişsin. Talihsiz bir transfer dönemi geçirmişin. Bunu bilmek ayrı gücünü yanlış kullanmak ayrı. Sen futbolun gereklerini kendi çapına göre uygularsın olmazsa olmaz. Olursa da çok iyi olur. Ama daha önce taktiksel olarak kafada maçı kaybedersen istersen on tane defans oyuncusuyla oyna fark etmez. Ayrıca olay kaç tane defansif kaç tane ofansif oyuncu kullandığınla da alakalı değil. İstikrarlı, dengeli ve en önemlisi kazanmaya kararlı bir takım oluşturmayla alakalı. Özellikle de savunmada oynayanların birbirlerini iyi tanıması uyum içinde olması gerekir. Salı akşamı Galatasaray’ın yaptığı gibi böyle önemli bir maçta defansı yeniden kurgulamak çok yanlış. Şimdi her zamanki gibi tek suçlu var; o da Hamza Hamzaoğlu. Tamam onun da hataları var. Ne var ki onu o hatalara iten futbol ortamımızın, futbol yorumcularımızın hiç mi suçu yok? Diyelim Hoca, Atletico karşısına daha ofansif bir takım çıkardı. Daha atak bir oyunla başladı oyuna. Ve yine kaybetti. 2-0 ya da 3-0. O zaman demeyecek miydiniz “kardeşim böyle bir takıma karşı haddini bilerek oynayacaksın. Beraberlik neyine yetmiyor” diye. İşte sorun burada.

Beşiktaş ve F.Bahçe sırada
Bu akşam Avrupa Ligi akşamı ve iki temsilcimiz gruplardan çıkmak için oynayacak. Zaten Şampiyonlar Ligi’nin artık bizim futbol seviyemizin üstünde olduğunu anlamamız ve buna razı olmamız gelinen son nokta. Oysa Şampiyonlar Ligi bambaşka… Ve vazgeçmek futbolumuz adına üzücü… Umarım hiç olmazsa Avrupa Ligi’nde futbolu güzelleştirerek kazanmak için mücadele ederiz. Rakiplerin zayıf olması belki bizi bu yönde cesaretlendirir. Ve umarım sonra gruplardan çıkıp oralarda kaybolmayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

2025: Yine mücadele 26 Aralık 2024
Yazmanın anlamı yok 22 Aralık 2024
Mızmız çocuklar 20 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları