Gülengül Altınsay

Her şey yolunda

28 Mart 2019 Perşembe

İki galibiyet aldık; biri Arnavutluk’a, diğeri Moldova’ya karşı. Ve futbolda tüm sorunlarımızı unutuverdik. Adeta hatalarımızdan arındık. Ve sanki düne kadar futbolumuza dair onca eleştiriyi yapan bizler değilmişiz gibi. İşin garipliği de bu iki galibiyeti yepyeni bir takım ve yepyeni anlayışlarla almışız gibi bir algı yaratmamız. Tamam hoca yeni ama ya takım kadrosu ve oyun anlayışı?

Lucescu’nun takımı
Ne çabuk unutuyoruz. Daha düne kadar bu takımın başında Lucescu’nun olduğunu. Oraya takımı yenilemek için, gençleştirmek için getirildiğini. Şenol Güneş’in de doğal olarak o takım üzerinden yeni takım oluşturabileceğini. Efendim Lucescu olsaymış Deniz Türüç’ü, Efecan’ı oynatmazmış. Nereden biliyorsunuz formda olan bu oyuncuları da almayacağını? Bu takımı gençleştiren o değil mi? Zeki Çelik’i, Merih Demiral’ı kim kadroya aldı kim oynattı mesela?
Mesele Burak Yılmaz, Emre Belözoğlu ise durum farklı tabii. Lucescu’nun takıma getiriliş nedeni zaten takımı eskilerden arındırmak, gençleştirmek ve yepyeni bir takım yaratmak değil miydi? O da görevini yapmadı mı? Yani istese de istemese de Burak gibi, Emre gibi son demlerini yaşayan üstelik milli takımda yıllanmış oyuncuları oynatamayacağı baştan belli değil miydi?
Ama sonra ne olduysa oldu üstten yeni bir kararla teknik direktör değişikliğine gidildi. Bu kez Şenol Güneş yeniden ismi geçen oyuncuları gençleştirilmiş takıma dahil etti.
Görünen o ki milli takım teknik direktörünün inisiyatifi de bir yere kadar.

Üç takımlı grup
Türkiye 2020 Avrupa Şampiyonası’nda H Grubu’nda Fransa, İzlanda, Arnavutluk, Moldova, ve Andora ile mücadele ediyor. İlk iki için. Görüleceği üzere Fransa, İzlanda ve Türkiye arasında geçecek bu yarış. Yani bizim Fransa’yı olmaz da İzlanda’yı geçmemiz gerekiyor sadece. İzlanda 2017 verilerine göre yaklaşık 338 bin nüfuslu küçücük bir ülke. Ve futbolda uluslararası turnuvalarda bir mucizeyi yaşıyorlar son yıllarda. Tamam futbola kısa vadeli bakmıyorlar, çok köklü yatırımlar yapmışlar, müthiş bir altyapı sistemi kurmuşlar, her okulda UEFA lisanslı bir hocaları ve yaklaşık 21 bin 500 lisanslı futbolcuları var. Milli takımda oynayan tüm futbolcularını ülke dışına transfer ettiler ve sonra tüm bu emeklerinin meyvesini yediler. Özellikle 2016 Avrupa Şampiyonası’ndan beri. Bu arada bizim milli takımı da net skorlarla yendiklerini hatırlatalım.
İşte bunların hepsi o 338 binlik nüfustan çıkıyor. Kapasiteleri de bir yere kadar diye düşünüyor insan. Dolayısıyla her yıl aynı başarıyı tekrarlayabilirler mi sorusu akla geliyor hemen. Başarılı kadroda doygunluk belirtileri de gözükmüyor değil.
Yani çok şanslı bir gruptayız. Bundan iyisi Şam’da kayısı. Zaten mevcut statüsüyle Avrupa Kupası finallerine kalamamak çok büyük beceriksizlik.

Vefasızlık
Ama benim bu vesileyle asıl üzerinde durmak istediğim, bizde artık vefa duygusunun hiç kalmamış olduğunun ayrımına bir kez daha varmış olmamız. Lucescu’ya bir teşekkürü bile çok görmemiz. Yaptıklarını yok saymamız. Getirildiğinden beri sırf yabancı diye yapılan hakarete varan eleştirilere hiç girmiyorum bile. Çünkü süreklilik diye bir şey yok bizde. Günübirlik yaşıyoruz. Sadece bugün var. Ne dün ne yarın var. O zaman emekmiş, fedakârlıkmış hiç önemli değil. Nedeni de sorunlarla yüzleşmekten korkmamız. Sorunlara gözümüzü kapatıp sadece günü kurtarmaya çalışmamız. O zaman yaşadığımız her bir vefasızlık, kıymet bilmezlik, emeğe saygısızlık da çok normal olmuyor mu bizim için?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yazmanın anlamı yok 22 Aralık 2024
Mızmız çocuklar 20 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları