Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dış politikamız değişmek zorunda

23 Şubat 2016 Salı

Evet, dış politikamız değişmeli. Ancak şu anda, Meclis’te tartışılıp olgunlaştırılmamış, belirlenmemiş “uygulamalarımız” var sadece. “Ben yaptım oldu” anlayışı ile yürütüldü ve Türkiye’yi tarihinde ilk defa olarak herkesle kavga ve çatışmanın içine soktu. Tabii S.Arabistan, Katar, Bahreyn gibi anti demokratik ve çağdışı yönetimler hariç.
De Gaulle’ün ünlü sözüdür; dış ilişkilerde ideolojiler değil ulusal çıkarlar esastır. Ulusal çıkarlar da “karşılıklı çıkar ve denge” üzerine oturduğu zaman amacına ulaşır. Ankara’nın bugün “uyguladığı” dış politika Türkiye’nin ulusal çıkarları aleyhine ve dengesiz bir biçimde yürüyor. İktisadi, siyasi ve güvenlik çıkarlarımız tamamen bozuldu. Yalnız dışarıda değil içerde de. Dış politikada ne yapılması gerekiyor?
1) Rusya ile ilişkileri “normalleştirmek” için Ankara elinden gelen her şeyi yapmak zorunda. Yoksa karşılıklı “atışmalarla” ülkenin ulusal çıkarları daha da büyük kayıplara uğrar, artık bunu anlayın.
2) Suriye politikamızı yanlış ve çatışmaları körükleyen mezhepçi bir zemine oturtulduğu için, “U dönüşü ile” değiştirilmelidir. Türkiye’nin çıkarı Suriye’nin ulusal bütünlüğündedir. Hesaplanabilir ve görülür gelecekte bunu sağlayacak tek insan (ve rejim) Esad’dır. Ankara’nın Esad düşmanlığı, “Şam’ı ‘Suriye Kürdistanı’nı bile kabullenecek bir noktaya” sürükledi, bu kadar ileriye gittik. Hem de kıskanılabilecek bir dostluğun ardından.
3) İran’la ilişkilerimiz normalleştirilmelidir. Irak’ta İran’la örtülü çatışmalardan vazgeçilmelidir.
4) Ankara, fiilen dayatılmak istenen Kürdistan politikasına karşı, Tahran, Bağdat ve Şam ile işbirliği yapmak zorundadır. Tek çıkış yolu budur.
Projeyi uygulamak isteyenler, özellikle 2003’ten itibaren, Ankara’nın üç ülke ile arasını açmak için ellerinden geleni yaptılar ve halen de yapıyorlar.
Ankara da maalesef, bu konuda “kandırılmış” duruma düşmektedir. Esad düşmanlığından Rus uçağının düşürülmesine kadar.
5) Ankara, AB ile de ilişkilerini normalleştirmek zorundadır. Brüksel ile “kurulan tek yanlı anlaşmalar ortamı”, Türkiye’yi ticari, iktisadi ve siyasi olarak zarara sokuyor. Bu bozuk zemin, “üçüncü ülkelerle ticari ilişkilerde haksız rekabetten Kürdistan dayatmalarına kadar geniş bir alanda ülkemize zarar vermektedir.”
En son Suriye göçü konusunda da AB faturayı Türkiye’nin üzerine yıktı.
6) Ankara’nın ABD ile açık konuşması gerekir. “Türkiye’yi bölmek isteyen örgütlere destek vererek bizi içimizden yıkacaksanız biz de İncirlik dahil, sağladığımız olanakları kaldırırız diyebilmek gerek”.
Göz göre göre olaylar yaşanırken siz bunu söyleyemiyorsanız onlar da “Ankara karşımızda böyle bir duruşa sahip değil, biz daha da ileri gideriz” diye düşünürler.
Oysa Ankara, ulusal çıkarlar için sağlam durabilse “ABD üzerinde caydırıcı olur” ve ilişkiler normalleşir.
Tribüne oynanan sözlerle işi geçiştirdiğiniz zaman onlar da sizin zayıf duruşunuzu görerek dayatmalarını genişletirler.
Eski yıllarda olduğu gibi, TBMM’den ortak bir ulusal duruş, karar çıkartabilseniz karşı tarafı dengelersiniz. Kıbrıs konusunda, afyon konusunda yapmadık mı? 1 Mart 2003’te bile yapabildik.

Denge için
Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkilerini normalleştirmesi, “karşılıklı çıkarlara dayalı denge durumuna getirebilmesi için” bu bölgede güçlü olması gerekir.
Rusya, İran, Irak ve Suriye ile iktisadi ve siyasi ilişkileri gelişmiş bir Türkiye, “ABD ve AB gözünde daha önemli, daha güçlü görülür.” Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini çağdaş zemine taşır, tek yanlılıktan kurtarır.
Arap Baharlarını yaratanlar, Türkiye’yi kaosa sokmak isteyenler, bu bölgede “bölge içi iyileşmeyi, bu nedenle istemezler.”
Her ülke kendilerine tek yanlı muhtaç hale gelsin diye. Irak, Suriye, Mısır ve Libya’yı bu hale getirdiler. Bizi de silkelemeye çalışıyorlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları