Piyasalar yine...

26 Eylül 2011 Pazartesi
\n\n\n

Yaz tatilinden sonra, ilk pazartesi yazısı için topladığım verilere bakınca garip bir duyguya kapıldım. Adeta, 22 Ağustos tarihli Piyasalar yine kalp krizi geçirdi yazısını yazıyordum: \n

\n

En son veriler dünya ekonomisinde başladığı varsayılan toparlanmanın geleceğine ilişkin korkuları güçlendirmiş, piyasalar, siyasi otoritenin çaresizliğinin ayırdına varmıştı. Perşembe günü borsalar şiddetle sarsılmış, adeta bir kalp krizigeçirmişti. Siyasi irade, güven vermek için inşallah maşallah gerekeni yaparız, ufukta resesyon yokfilan diyor, piyasalar, çaresiz bu açıklamaları satın alıyor, cuma günü ortalık biraz yatışıyordu; yeni bir kalp krizinekadar... \n

\n

Ancak bu kalp krizleriningiderek şiddetlendiğini düşündüren belirtiler de yok değil. \n

\n

Kötü perşembe\n

\n

Geçen hafta perşembe günü borsalar yine şiddetle sarsıldı, Dow Jones Sanayi Endeksi yüzde 3.5, Avrupa ve Asya borsaları yüzde 3.2den (FT 100) ile yüzde 5.2ye (CAC 40) varan oranlarda düştü. Cuma günü borsalar sakinleşir gibi oldu. Ancak hafta kapandığında, Ekim 2008den bu yana en kötü hafta olduğu konusunda herkes hemfikirdi. Dahası borsalarda 2009da başlayan toparlanmanın zirve yaptığı temmuz ayından bu yana yaşanan gerileme yüzde olarak Dow Jonesta 14.5, FT 100de 15.4, Dax ve Cac 40ta 30a ulaşıyordu. \n

\n

Mali piyasaların, akıldışı, sürü refleksiyle davrandığını, yüksek frekanslı işlemlerin (high frequency trading) dalgalanmaları büyüttüğünü biliyoruz, ama bu gerilemeler ve korku yersiz değil. ABD Federal Reserve Başkanı Bernankenin, Dünya Bankası Başkanı Zoellickin, IMF Başkanı Lagardeın ve Dünya Ticaret Örgütü Lamynin geçen hafta medyada aktarılan demeçlerine bakmak yeterli. \n

\n

Bernanke Riskler belirgin biçimde arttı dedi, 400 milyar dolarlık uzun dönemli Hazine tahvili satın alacağını açıkladı. Kaygıyla beklenen III. Parasal Genişleme nihayet geliyordu. Öyleyse durum çok kötü olmalıydı. Bernanke belirgin sözcüğünü en son 2008de kullanmıştı. Bundesbank direktörü Andreas Dümbert de perşembe günü büyüme karşıtı riskler belirgin biçimde arttı saptamasıyla Bernankeye katıldı. \n

\n

Zoellicke göre küresel ekonomi tehlikeli bölgeye girmişti”; “İkinci bir resesyonun gerçekleşmeyeceğine ilişkin inancım her gün biraz daha zayıflıyordiyordu. IMF, Dünya Ekonomisinde Durum raporunu yayımladıktan sonra, bir basın toplantısı yapan Lagarde, ekonomik toparlanmaya giden yolun, 2008e göre daha da daraldı”, dünya ekonomisi tehlikeli bir safhaya girdi dedi. IMF raporu, dünya ekonomisinin büyüme hızının düştüğünü, Avro Bölgesinin resesyonun eşiğinde olduğunu gösteriyordu. IMFnin aşırı iyimser bir kuruluş olduğunu bilen piyasalar bu verilerden gereken dersi çıkarttı.\n

\n

Lamy, dünya ticaretinin 2009dan bu yana ilk kez ve belirgin bir biçimde yüzde 6.5ten yüzde 5.8e gerilediğini açıkladığı basın toplantısında, korumacılık eğilimlerine karşı uyarıyordu. Hollanda Ekonomi Politikası Çözümleme Bürosu, dünya ticaretinin 2008-09dan bu yana ilk kez daralmaya başladığını ileri sürüyordu. Bu sırada, Brezilya, bazı ülkelerdeki atıl kapasiteye, damping risklerine karşıseçici korumacılıkuygulamayabilmek için DTÖye başvuruyordu.\n

\n

İkinci resesyonun ABDde çoktan başlamış olduğuna inanan George Soros, Avro krizine, ülke iflasları olasılığına göndermeyle Bugün durum Lehman Brothersın iflasından çok daha tehlikeli diyordu.\n

\n

Yine Titanicmetaforu, 1930lar anımsanıyor, Roubini siyasi otoritenin 1930ların hatalarını tekrarladığını, depresyon riskinin çok arttığını ileri sürüyordu (Emerging Markets, 24/09). Geçen hafta emtia ve altın fiyatları da yere çakılıyordu”. MarketWatch analistlerinden, Mark Hubert de 1932de başlayan beş yıllık borsa yükselişine göndermeyle Nerde o şansdiyordu; ardından gelenleri düşünmeden...\n

\n

IMF, Dünya Bankası, piyasalar küresel çapta, kolektif bir müdahalenin gerekli olduğunda anlaşıyorlar. Ancak böyle bir olasılığın gerçekleşebileceğine inanç, alacağı biçim konusunda bir mutabakat yok. Nitekim, Lagardeın önerileri, G20nin cuma günü piyasaları rahatlatmak için yaptığı açıklamalar, piyasalarda, çok soyut”, “yeni bir şey yoksaptamalarıyla karşılandı. \n

\n

Dünyanın en büyük bono yatırımcısı, PIMCOnun CEOsu El-Erianın Adeta iki bölümden oluşan, birbirinden farklı parçaları çalmaya çalışan bir orkestra var. Her iki bölüm de orkestra şefine bakıyor ama o ortada yok saptaması (Emerging Markets, 23/9) durumu çok iyi betimliyor.\n

\n

Artık, dünya ekonomisi iki parçadan oluşuyor. Batıresesyonda, hatta çalışanlar, gelirler, kimi kritik sektörler açısından depresyonda. Buna karşılık dünya ekonomisinin yarısını, nüfusunun çoğunu oluşturan gelişmekte olan ülkeler, 2007den bu yana, kriz boyuncayüzde 10a varan hızlarda büyümeye devam ediyorlar. Buna karşılık egemen ekonomik model, siyasi, asker, iktidarın dağılımı hâlâ Batının damgasını taşıyor onun çıkarlarına öncelik veriyor. Bu durumda, bu kurallar çerçevesinde krizden çıkmak Batının egemenliğinin korunması anlamına geliyor. Orkestranın bir bölümübu parçayıçalmak istemiyor. Krizden çıkarken güçler dengesinin, yeniden düzenlenmesi, oyunun kurallarının değişmesi gerekiyor. Ama nasıl?\n

\n

Acaba savaş...\n

\n

Bu soru ne zaman gündeme gelse, söz de dönüp dolaşıp savaş konusuna geliyor. Harvard Üniversitesi, Kennedy School of Governmentdan, dış politika alanında etkin isimlerden Prof. Stephen M. Walt da Foreign Policydeki yorumunda Ya dünya ekonomisi bir eksiksiz fırtınaya toslarsa? diye sorduktan sonra, Ben ekonomist değilim, eksiksiz fırtına senaryosu ne kadar olası bilmiyorum diyerek ekliyordu, ama unutmayalım ABDyi, Büyük Depresyondan II. Dünya Savaşı çıkarttı... Gündemde kazanılacak bir savaş vardı. ABD halkı bütçe açığına, bütçenin yüzde kırkının savunmaya gitmesine itiraz etmedi. Fedakârlıklara katlandılar, partizan tartışmalar yatıştı. Devasa Keynesgil harcama ekonomiyi krizden çıkarttı”\n

\n

Evet, Walt ekonomist değil. O yüzden savaş başladığında, ABDde, yeni bir sermaye birikim rejiminin temel unsurlarının (Taylorizm, bant sistemi, kitlesel üretim, kitlesel tüketim) bazı öncü sektörlerde, örneğin otomotivde çoktan ortaya çıkmış olduğunun ayırdında değil. Savaş sırasında bunlar başka sektörleri de etkileri altına alarak egemen hale gelmeye başladı. ABDnin askeri kapasitesinin arkasında bu yeni rejimin unsurlarının üretkenlikte yaptığı sıçrama yatıyordu. Savaştan sonra kurulan ABD hegemonyasının, bu hegemonya altında krizden çıkışın temelinde de hem bu askeri kapasite hem de bu yeni sermaye birikim rejiminin (Fordizm) tüm kültürel bileşenleriyle birlikte dünyanın geri kalanında (Batıda) benimsenmeye başlamış olması vardı.\n

\n

Bugün ortada yeni bir sermaye brikim rejiminin şekillenmeye başladığına ilişkin belirtiler yok. Bu yüzden olası bir savaş, ekolojik ve insani faturası bir yana, kapitalizmi yapısal krizinden çıkaramaz, yalnızca yıkım, sömürgecilik, totaliter rejimler, daha derin krizler anlamına gelir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları