Piyasalar Çok Sevindi, Ama...

25 Temmuz 2011 Pazartesi
\n

\n\n\n

Perşembe günü AB liderlerinin Brüksel zirvesinde alınan Yunanistanı kurtarma kararları, piyasaları çok sevindirdi. Borsalarda, indeksler hızla yükselirken Financial Times, Lex köşesinde, Fazla abarttınız diyordu, ama genelde Avrupa Birliği, dünya mali sistemi uçurumun kenarından döndü havası hâkimdi.

\n

Aynı gün, New York Times Başkan Obama ile Cumhuriyetçi Partinin meclis grup başkanı Boehnerin bütçe açığını azaltmaya yönelik bir program üzerinde anlaşmak üzere olduklarını aktarıyordu. Daha sonra, Boehnerin sözcüsü Twitterde yok bir şey dediyse de piyasalar, 14 trilyon dolarlık borçlanma sınırına dayanan ABDnin 2 Ağustosta temerrüde düşerek küresel mali piyasalarda bir fırtına yaratma olasılığının zayıfladığına inanıyorlardı.

\n

Ama, insan beyni garip, birden aklıma, Meşrutiyet dönemi eğitim bakanlarından Emrullah Efendi geldi, hani şu Mektepler olmasaydı Maarifi ne güzel idare ederdim sözüyle ünlü zat. Haydaa, ne alakası var diyordum ki, jeton düştü: Şu halk olmasa bu krizden ne güzel çıkardık... Hep, bankalar şöyle rahatladı”, “bulaşıcılık böyle önlendi filan... Ama alınan önlemlerin başarısı, halkların, krizin bugüne kadar yarattığı yıkıntıya ek olarak, yeni yükleri üstlenmeyi kabul etmesine bağlı. Ya etmezlerse? Yunanistan Komünist Partisi yayın organı Rizospastis, cuma günü Avro zirvesi işçi sınıfını daha da yoksullaştıracak yeni önlemler getiriyor. Halk bu borç plütokrasisini tanımıyor ve onun borçlarını ödemeyecek! diyordu...

\n

Büyük dönüm noktası...

\n

Yunanistanın Yeni Demokrasi Partisi (muhafazakâr) eski milletvekillerinden Petros Doukasın Tovimadaki yorumuna bakılırsa (22/07/11), perşembe günü Brükselde alınan kararlar büyük bir dönüm noktası oluşturuyor. Bu kararlar sayesinde Yunan hastalığının metastaz yaparak İtalyayı hatta belki de ABDyi etkilemesiönlenmiş.

\n

Brükselde sert pazarlıklardan sonra üzerinde anlaşılan paket 14 maddeden oluşuyor. Yunanistanla ilgili maddeler, Avrupa Finansal Stabilizasyon Kurumundan (EFSF),109 milyon Avroluk bir yardım paketini, alacaklı özel sektör bankalarından 37 milyar Avroluk gönüllü bir katkıyı içeriyor. Paket 2010daki kurtarma paketinde EFSFnin verdiği kredilerin vadesini 7.5 yıldan 15 yıla uzatıyor, faizlerini yüzde 5.5ten 3.5e düşürüyor. Paket Yunanistana, rekabet kapasitesini, büyüme olanaklarını güçlendirmesine ve reformları uygulamasına yardımcı olmak amacıyla bir Avrupa Marshall Fonu kurmayı hedefliyor.

\n

Stabilizasyon araçları başlıklı ikinci bölümde, EFSFnin esnekliği, gerektiğinde ikincil piyasalara müdahale edebilecek biçimde arttırılıyor. EFSFnin Yunanistana yardım koşularının Portekiz ve İrlandaya da uygulanacağı açıklanıyor. Ekonomik Yönetişim başlıklı üçüncü bölüm, İstikrar Paktını güçlendiren, makro ekonomik gelişmeleri yakından izlenmesine olanak veren bir yasal paketin en kısa sürede tamamlanmasını, bağlayıcı bir mali kuralların çerçevesini 2012nin sonuna kadar tamamlamayı amaçlıyor. Paket AB dışındaki kredi değerlendirme kurumlarına bağımlılığın azaltılması gerektiğini vurguluyor.

\n

Bu önlemleri piyasave uzmanlar tarafından ABnin ileri derecede merkezileşmesi, bir Avrupa Para Fonu oluşturulması yönünde atılmış adımlar olarak yorumladılar. Daily Telegraphın ekonomik editörüne göre de Almanya arzu ettiği imparatorluğa kavuşmuştu. Borç ödeme sürelerinin uzatılmasıysa temerrüde düşürmek olarak yorumlandı. Ancak, Financial Times Lexin vurguladığı gibi Madem ki hükümetler Avroyu ayakta tutmaya kararlı olduklarını açıklamışlardı, yatırımcıların bu karara karşı oynamaları çok riskli olacaktı. Anımsarsanız, krizden önce, piyasalar karar verdi, hükümetler ne yapabilir ki denirdi. Şimdi hükümetler karar verdi piyasalar ne yapabilir ki noktasına geldik.

\n

... ama ‘Depresyon’ hâlâ gündemde

\n

Peki, bundan sonra ne olacak? Geçen hafta Prof. Krugmanın New York Timesda işaret ettiği gibi bu paket kısa dönemde bir çöküşü engellemiş olabilir ama, daha genelde, kaçınılmaz olarak ekonomik krizi derinleştirecek”.

\n

Alınan önlemler, neo-liberal reformların uygulanması koşuluna bağlandığından, bir taraftan, ekonominin kaynaklarını halkın daha da yoksullaşması, işsizliğin artması, ekonominin resesyona itilmesi pahasına borç ödemeye yönlendiriyor. Öbür taraftan, bu yeni önlemler paketi, AB yönetiminde seçilmemiş, hükümetler üstü bürokratların gücünü arttırıyor. Böylece ABnin demokratik açıkdenen meşruiyet sorunu derinleşirken, önlemlerin uygulanmasıyla halk daha da yoksullaştıkça, ulusal düzeyde AB düşmanlığı, önlemlere karşı toplumsal direniş daha da güçleniyor. AB liderliği kısa dönemli sorunu atlatmaya çalışırken halkın tepkilerini göz önüne almadığından kendini, sürekli bir siyasi ekonomik krizin içine atıyor (Breakthrough Europe, 21/07/11).

\n

ABDde, piyasaların umutla beklediği bütçe açığını azaltmaya yönelik anlaşmanın da sorunu aynı: Halkın tepkisini göz önüne almadan, en zengin kesimi korurken, bütün yükü çalışanların, en alt sınıfların sırtına yıkmayı amaçlamak.

\n

The Nation dergisinden George Zornicin, Obama ile Boehnerin üzerinde anlaşmaları beklenen paketi irdelerken gösterdiği gibi zenginlerin vergilerinde bir artış olmuyor, kurumlar vergisi azaltılıyor, savunma harcamalarına dokunulmuyor. Bunlara karşılık, sosyal güvenlik ödemeleri, sağlık, ilaç fiyatları destekleri azaltılıyor. Federal hükümetin öğrencilere ve özürlülere yönelik mali desteklerinde de kesintiler yapılıyor.

\n

Tüm bunlar, Reaganın Ekonomik Danışmanlar Konseyinin Başkanı, Harvarddan Prof. Martin Feldstein, Amerikan ekonomisi belirgin biçimde yavaşladı, her gelen veri yeni bir gerileme olasılığının arttığını gösteriyor” (The Daily Star, 22/07/11) sözleriyle betimlediği bir ortamda planlanıyor.

\n

Prof. Krugman da tüketici talebinin ne kadar gerilemiş olduğuna dikkat çektikten sonra daralmış bir ekonomimiz var. Peki, politikacılar ne öneriyorlar. Hiçbir şey... Aksine Brüksel ve Washingtonda kamu harcamalarında kesinti yapmaktan başka bir şey konuşulmuyor diyor. Diğer bir deyişle adeta, toplumda yalnızca bankacılar ve devlet varmış, halk yokmuş gibi davranıyorlar.

\n

Ama halk var. Geçen hafta Roubini Ekonomik büyüme olmadan, kemer sıkma ve reform, toplumsal istikrarsızlık ve siyasi tepki yaratır diyerek uyarıyordu. Financial Times da bir yorumunda, bugün dünyada en büyük siyasi istikrarsızlık kaynağınıorta sınıfların tepkisinin oluşturduğunu savunuyordu. Orta Sınıf Ayaklanmaları Küresel Bir Tehdit Oluşturuyor başlıklı yazı, esas olarak, gelişmekte olan ülkelerde ama giderek her yerde, yoksullaşan, beklentileri karşılanmayan orta sınıfların (ücretle çalışanların- bizim orta sınıf proletarya kavramıyla dikkat çekmeye çalıştığımız kesim) sokak gösterilerinin, protestolarının, öğrencilerin, gençlerin, daha çok katılım ve en önemlisi daha çok eşitlik talepleriyle ayaklanmalarının, toplumsal istikrara yönelik büyük bir tehdit oluşturduğunu savunuyordu.

\n

Tüm bunlardan sonra, Brüksel ve Washingtondakilere bakarak Tanrılar mahvedeceklerini önce çıldırtırlarmış diyen Yunan atasözünü anımsarsam acaba çok mu iyimser davranmış olurum...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları