Karton kahramanlar

31 Ağustos 2024 Cumartesi

Çocukluğumdan kalan unutulmaz anlardan biridir. İlk defa İzmir’e gidiyorum. Babam o meşhur Saat Kulesi’nin hemen altında Hasan Tahsin’i anlatıyor. Memleketin dört bir yanının talan edildiği dönemde, umutsuzluğun en yüksek olduğu anda eline silahı alıp çıkan ve kurşun atan gazeteciyi. Ülkenin aydınlara en ihtiyaç duyduğu dönemde Sorbonne’da eğitim görmüş bir adamın aydınlık çıkışını. O yıllarda anlamadığım, Hasan Tahsin’in tek başına, öldürüleceğini bile bile kendini neden sahaya sürdüğü. “Onuru” diyor babam. Bir tokat gibi yüzümde patlıyor bu sözcük.

***

Korku cesaretin karşısındadır hep. Orhan Asena “Korku” adını verdiği oyununda “toplum-önder” ilişkisine farklı bir pencereden bakmaya çalışır. Başarıya ulaşmış devrimleri ve devrimcileri yahut adını tarihe bırakmış isimleri bir kenara bırakarak başarısız ve yenik bir Önder’in yüreğindeki korkuya eğilir. İlk bakışta korku duygusu son derece bireyselmiş gibi görünse de toplumsal yanı da kıymetlidir. “Korku”daki Önder başkişisi yığınların desteğinden uzakta kalınca derin bir hesaplaşma içine girer. Oyunda ayrıca Önder’in yanında, onunla yıllarca yaşamış ve eski günlerine dönmek isteyen karısının da huzursuzluğu vardır. 

***

İnsanın içinden taşan duygu sarkacının zaaflara yol açması bizlere son derece yabancıdır. Sinmiş, yılmış, kapana kısılmış, ne yapacağını bilmez kişilerle ilgilenmek istemeyiz. Onların trajik hatalarına dudak bükerek bakarız hep. Özellikle kişiliklerin kahramanlıklarını, cenk alanlarındaki olağanüstülüklerini, yiğitliklerini fısıldarız birbirimize. Hatta üstüne ekleyerek yaşananlara bire bin katarak. Öyle ki sürecin sonunda olayların akışıyla koşut giden tarihsellik noktasıyla kulaktan kulağa yayılanlar, söylentiler çelişkiler içerir. Yine de aldırmayız. Aziz Nesin, sonradan oyunlaştırdığı, “Sen Gara Değilsin” öyküsünde, Gara’nın ortalıkta dolaşan söylentiler nedeniyle halk tarafından kahraman ilan edilmesini anlatır. Birileri de Gara’nın asılsız kahramanlığını kullanarak yönetici olur. Onunla birlikte nasıl savaştıklarını anlatırlar kent meydanlarında, anma törenlerinde... Ancak Gara, batan savaş gemisinden tesadüfen sağ kurtulup, Yuntabur’a geri gelir ve kentin ortasındaki heykeliyle karşılaşır. Gara’nın olmayan kahramanlığını destanlaştırarak çıkar elde edenler ona başka bir kimlik teklif ederler ancak Gara bunu reddeder ve kurban gider. Gara ile birlikte “gerçek” de öldürülür.

***

Milli Mücadele döneminde adları unutulmuş insanlarımızın çocuk kitabını, “Borçlu Olduklarımız”ı yazan Aziz Nesin’in böyle bir çıkışının ardında kişisel çıkar uğruna her şeyini satan insanlara dair yaptığı derin göndermeler vardı kuşkusuz. Ve toplumların ne olursa olsun kahramanlara ihtiyaç duyarak var olduğu. 

***

Hatta biraz daha ileri gidelim. Biz kahraman olmayanları bile kahramanlaştırma potansiyeline sahibiz. Brecht, “Ne yazık kahramanlara ihtiyaç duyan toplumlara!” derken, diyalektik düşüncesi gereği yaptığı tersinlemeyle dünya tarihini de özetliyordu. Öte yandan bize iki noktanın altını çizmemiz gerektiğini söylemiyor muydu? Birincisi, kişilerin her zaman devletin güvencesi altında yaşamaları ve bireyin her şeyden kıymetli olduğu yargısı. İkincisi de yeri geldiğinde kişilerden ziyade devletlerin kahraman olması gerektiği. 

***

Ne yazık ki çok uzun zamandır karton kahramanlar yaratılıp desteklenmek isteniyor. Yer gök, para ve hırsla harmanlanıyor. Böylece yeni neoliberal düzen kendi kapitalist takım elbiseli tanrılarını aramıza salıyor. Hatta düzen bunlara farklı unsurlar ekleyerek mafyaesk büyük görünümlü küçük adamları dolaşıma çıkarıyor. Şimdiki sistemin kahramanları onur ve haysiyetle bağlantıları zayıf olmasına karşın gücü elinde tutanlar. Onlar hukuksuzluğu sıradanlaştırıp lüks arabalarıyla gezintiye çıkarıyor. Buna din ve bayrak sosu ekleyerek gerçek ülke sevgisini ayaklar altına alıyor. Çıkarı için her türlü şekli alıyorlar. 

Oysa konu mankenlikleri bir fiskeyle yıkılabilecek türden!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyaset ve yalan 2 Kasım 2024
Eleştirel düşünme 19 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları