Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye'yi terk etmek
Terk edişlerin meşru bir nedeni olmak zorunda değil. Biri sadece canı istediği için doğduğu ve büyüdüğü toprakları terk edebilmeli. Yine de, ülkeyi terk edip başka bir yerde yaşam kurma kararı genellikle ekonomik, siyasi ve gelecek kaygısıyla ilgili.
En çok da küstürülmüşler, umudu tükenmişler, yalnız bırakılmışlar, aldatılmışlar, fırsat verilmemişler, hakkı yenmişler, düşmanlık görmüşler ve linç edilmişler gitmek istiyor bu topraklardan.
“Mücadele et, burada değerlisin, vatanı sen kurtar” sloganları bir süre sonra işe yaramıyor. Bezginlik, yılgınlık, dargınlık yüreği aşağı çekiyor. “Ucu karanlık, belirsiz bir yol için kısacık ömrü harcamaya değer mi” sorusu oturuyor akıllara.
O yakıcı soru zaman içinde karşı konulmaz bir arzuya, bir gıdım huzur arayışına, son umudun çıkışına, ideal bir hayat hayaline dönüşüyor.
ÖNCE İKNA OLUYORSUNUZ
İnsan başka bir yerin daha iyi olacağına ikna ediyor kendini. Okuduğu kitaplar, izlediği filmler, duyduğu haberler bu ideali besliyor.
“Nasılsa burada da yalnızız” diyor o ses, “Burada bize ekmek yok, adalet yok, gelecek yok, hayat yok” diye bastırıyor. “Git. İlk fırsatta git...” Kimileri gidebiliyor, kimileri o hayalin peşinde hayat tüketiyor. Her iki durumda da gönül ve akıl, insanın fiziksel olarak yaşadığı yere sığmıyor. Gittiniz diyelim. Huzur, tamam. Güvenlik, tamam. Para, tamam. Ancak o bir türlü kabına sığmayan yüreğiniz ne kadar dizginlemeye çalışsanız da köklerini arıyor.
Aklınız dönüş yoluna düşüyor. Merakınız, ilginiz, kaygınız arkada kalmak istemiyor. Bu sefer siz arkaya dönüp uzaktan bakıyorsunuz aynı pencereye.
Başlarda mesafe çok iyi geliyor. Nefes aldığınızı hissediyorsunuz. Kim bilir belki de bir “başarı öyküsü” olduğunuzu düşünüyorsunuz. “Ne güzel” diyorsunuz. “Hayatımı sağlama aldım”.
Oysa her terk ediş, kişisel ve kültürel tarihinizin kuyruğunuza takılması demek.
Ya yeni kötüler?
Hafızanızı iki elle bastırsanız da çıktığınız ilk ağaç, midye dolma, dudaklarınızda ilk şarabın burukluğu, ilk öpücük, dostunuzun kahvesi, sokak kedileri, ana evinin kokusu ve Ege fışkırıyor içinizden.
Geride bıraktığınızı sandığınız ‘kötü şeyleri’ yaşadığınız yeni ülkenin ‘kötüleriyle’ kıyaslamaya başlıyorsunuz.
“O kötüler size ait mi? Kendi ‘kötülerinizle’ yaşamak mı aslolan” diye soruyorsunuz. Sorular en çok, eski vatandan kötü haberler aldığınızda aklınıza yapışıyor.
Evet, gittiniz. Ama arınmış, soyunmuş, geçmişi çözmüş, yepyeni biri olarak mı başladınız o hayatınıza?
Yoksa size özel, içinizde çalkantılı Türkiyenizi de yanınızda mı götürdünüz?
Siz vatanı terk etmiş olabilirsiniz, ama kabul etmek istemeseniz de vatan bellediğiniz yer sizi terk etmiyor.
Gitmek ya da dönmek med-cezirinde, geçmiş ile şimdiki zaman arasında bir yerlerde hep onu taşıyorsunuz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
- Erdoğan ıstakoz sevdalısı AKP'lileri unuttu
En Çok Okunan Haberler
- Rıdvan Dilmen'den penaltı ve şampiyonluk yorumu
- 23 Nisan töreninde tek genel başkan…
- Rusya-THY krizi büyüyor
- Erdoğan'dan 'Özel ile randevu' sorusuna yanıt
- ABD'de ölü bulunan Yağmur Taktaş memleketinde defnedildi
- Arapçayı anlamadı, Türkçeye çevirtti
- 'Şampiyonluğa oynayan bir takım için...'
- Sivasspor'un penaltısında karar doğru mu?
- Kulüpler Birliği ile TFF arasında gergin toplantı!
- Puan kaybının ardından Icardi'den paylaşım!