Elçin Poyrazlar

Avrupa’nın al-ver devleti

02 Haziran 2023 Cuma

Türkiye’nin cumhurbaşkanı seçimleri, dünya medyasına olası bölgesel ve küresel etkileriyle bu yılın en kritik seçimi olarak yansıdı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimleri kazanmasının ardından Türkiye’nin diğer ülkelerle ilişkileri, bundan sonra yapacağı siyasi hamleler, yakınlaşmalar ve çatışmaları da dünyanın odağında olacak. 

Batı’nın güç merkezleri Erdoğan’ın siyasi kariyerinin en zorlu yarışını iç politikada iktidarın işine yaramaması için sessizlik ve ihtiyat içinde izledi. Erdoğan kazandıktan sonra onu ilk kutlayan liderlerin başında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin geldi. Putin Türkiye’nin “bağımsız dış politikasını” sürdüreceği ümidini ve Erdoğan’la olan yakın ilişkisinin de altını çizdi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise ciddi meseleler üstüne Türkiye ile işbirliği mesajı verdiği süratli bir tebrik paylaşımı yaptı. ABD Başkanı Joe Biden’ın da hızlıca sosyal medyada Erdoğan’ı tebrik etmesi, ABD politikasında yeni dönemde angajman arzusuna işaret ediyor. 

Biden, seçimlerin birinci turunun ardından yaptığı açıklamada, “Kim kazanırsa kazanır. Dünyanın o kısmında bu olmasa bile yeterince sorun var zaten” yanıtını vermişti.

Biden ikinci turdan sonra Erdoğan’ı tebrik etmek için yaptığı telefon görüşmesinde, açık biçimde İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakması karşılığında F-16 savaş uçaklarının Türkiye’ye satılması konusunda harekete geçeceğini söyleyerek pazarlık kapılarını da açmış oldu. 

Avrupa Birliği (AB) ise Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve temel özgürlükler konusunda endişeli bir grup siyasetçi dışında ilişkilerde “aynı tas aynı hamam” seçeneğinden memnun görünüyor.

TÜRKİYE’NİN AB HAYALİ

Erdoğan’ın iktidarının devamı, AB için hem göçmenler hem de Ukrayna-Rusya savaşı açısından kritik önemde. Ukrayna’ya AB üyeliği verme tartışmalarının yaşandığı Brüksel’de Türkiye’nin yeniden AB hayalini canlandırmak hem siyasi hem de ekonomik açıdan Avrupa için mümkün değil. Üstelik muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci turdaki göçmenleri geri göndermeye yönelik sert vaatleri, Brüksel’in Ankara ile yaptığı milyarlarca Avroluk fon yatırımlarının bir nevi boşa gitmesi ve yeni göçmen akını tehdidi anlamına geliyor. 

Öte yandan Rusya ile temas etmekten çekinen Batı, Erdoğan üstünden bazı politikaları yürütmeyi yerinde bir seçenek olarak görüyor da olabilir. Batı’nın Erdoğan’ı içeride otoriter, dışarıda güvenilmez bir müttefik olarak görmesi hem kendi iç siyasetlerinde hem de Türkiye’yi özel kulüplerinin dışında tutma hedeflerini çok kolaylaştırıyor. Oysa Batı’nın günü kurtarmaya çalışırken gözden kaçırdığı önemli bir nokta var; o da Erdoğan’ın bu son zaferiyle hedefler ve olası hamleler açısından Türkiye’nin çok daha farklı çizgiye geleceği.

Yeni dönemde dış politikayı ittifaklar ve kamplar değil, alışveriş, ihtilaflar ve katı pazarlıklar belirleyecek. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları