Elçin Poyrazlar

Amerikan polisiyesinin cehennem köpeği

30 Eylül 2019 Pazartesi

Onu dinlemek için kapıda uzun kuyruklar oluşturan kalabalığın karşısına çıktığında, James Ellroy ellerini “alkış istiyorum” anlamında bir aşağı bir yukarı sallıyor. Okurları gözünde bir rock yıldızından farksız, sahnedeki yerine tezahüratlar altında ilerliyor.

İspanya’nın Segovia kentindeki Hay Uluslararası Edebiyat Festivali’nin en önemli konuklarından biri Ellroy.

Konuşması kışkırtıcı, münakaşacı, taviz vermez ve hayli eğlenceli. Moderatör oturduğu yerde kıpırdanıyor ve terliyor. Ne de olsa karşısında “Amerikan polisiyesinin cehennem köpeği” olarak anılan aptallığı, sıradanlığı ve vasatlığı gördüğü anda dişlerini gösteren sivri dilli bir yazar var.

TRAVMASI KİTABINDA 

Black Dahlia, LA Confidential, American Tabloid gibi kitaplar ve film uyarlamalarıyla dünya çapında milyonlarca okura ve izleyiciye ulaşan James Ellroy, tartışma yaratan açıklamaları ve görüşleriyle ünlü. Bir söyleşisinde kendini “aşırı sağın beyaz şövalyesi” olarak tanımlarken başka bir demecinde bunun sadece kamu önündeki kimliğinin hilesi olduğunu söyleyebiliyor.

Stephen King onun eserlerine bayılıyor, çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından Joyce Carol Oates, Ellroy’u “Amerika’nın Dostoyevskisi” olarak tanımlıyor. Buna rağmen Ellroy, Suç ve Ceza’yı okuyamadığını, 19. yüzyılda Rusya’da geçtiği için sıkıcı bulduğunu söylüyor.

1948 yılında Los Angeles’ta doğan Ellroy’un hayatını ve yazarlığını büyük ölçüde şekillendiren çocukluğunda yaşadığı travma. Ellroy’un annesi, kendisi 10 yaşındayken tecavüze uğrayıp öldürülüyor ve katili asla bulunamıyor. Ellroy’u üne kavuşturan Black Dahlia kitabında bu travmanın izleri var.

Yıllar sonra Ellroy, bir dedektifle annesinin cinayetini aydınlatmak için 15 ay birlikte çalışıyor. Ne deliller ne de tanıklar onları bir sonuca götürüyor. Ellroy’un üslubunu belirleyen ana faktörlerden biri şiddet, yolsuzluk, cinayet ve uyuşturucunun merkezi Los Angeles kenti. Büyüdüğü kent aslında kara bir roman. O hem kentine hem de kara romana saplantıyla bağlı.

Bu yüzden sadece 1941-1972 yılları arasında geçen tarihi romanlar yazmayı tercih ettiğini, bugünün ABD’sinin onu ilgilendirmediğini ve güncel politika hakkında kesinlikle konuşmayacağını söylüyor meydan okuyarak.

BİLGİSAYAR CAHİLİ 

Okurların geçmişte iddia ettiği gibi sağcı görüşleri ve ABD Başkanı Donald Trump hakkında ne düşündüğü gibi soruları boğazlarında kalıyor.

Ellroy’un yazarlık serüveni de sıra dışı. Uzun süre depresyon tedavisi gördüğü, alkol ve haplarla kendini uyuşturduğu, hırsızlık yaptığı, hapse girdiği ve sokaklarda uyuduğu gençlik döneminden sonra golf sahasında çanta taşıyıcılığına başlaması ona yazmak için hem maddi olanak hem de zaman sağlıyor. Ellroy, beşinci romanına kadar golf sahasında oyuncuların çantalarını taşıyor.

Kendisini bilgisayar cahili olarak tanımlıyor, elle yazıyor, cep telefonu kullanmıyor ve evinde televizyon yok. Gerçek insanların öyküleriyle kurgu karakterlerini karıştırdığını, onlarla ilgili olay örgüleri uydurduğunu ve tarihi gerçekliklerin onun için hiçbir anlamı olmadığını söylüyor.

“Kurgu yazmanın bir kuralı yok” diye ekliyor.

Ellroy ile özel sohbetimizde bunu soruyorum: Kuralsız bir yazma sürecinde yazar hangi sınırları ve araçları kullanabilir, Ellroy’un sırrı ne?

“Ben azimli, inatçı ve titiz bir planlamacıyım. Eğer mükemmeli hedeflemiyorsanız neden roman yazasınız ki? Gidin devletten işsizlik sigortası alın. Sırrıma gelince, o benim ile Tanrı arasında” diyor ciddiyetle.

Çağdaş kara romanın ve sert polisiyenin kuralsız dünyasıyla sahnedeki huysuz, ukala karakterinin arasında bir yerlerde, mükemmeliyetçi, travmasını sanatıyla örtmeye çalışan bir yazar var karşımda.

O da tüm anasız çocuklar ve diğer yazarlar gibi başının okşanmasını istiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları