Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Konuş, belleğim!
Eylül’ün 6’sı, 7’si geldi mi, hep bir şeyler yazayım derim ve her yazışımda da hep aynı yazıyı yazıyormuşum duygusuna kapılırım. Çünkü her seferinde aynı acıyı, hüznü duyarım yüreğimde, aynı utançla kızarır yüzüm, aynı kara leke oturur gözbebeklerime...
***
Bazen 62 yıl önce çocuk belleğime çakılıp kalmış Büyükada görüntüleri beliriverir gözlerimin önünde. Gecenin karanlık pususunda Rum evlerinin kapılarını, pencerelerini kıran çapulcular. Ertesi sabah İskele’ye indiğimde, camı çerçevesi indirilmiş, talan edilmiş Rum dükkânları.
Çocuk aklımla nereden bileceğim Demokrat Parti’nin iktidarda olduğunu, Kıbrıs sorununun uluslararası alanda yeniden gündeme geldiğini...
Kısa bir süre önce ülkede yaşanan ekonomik canlanmanın durgunlaşıp bunalımın başgösterdiğini, hükümetmuhalefet ilişkilerinin gittikçe gerginleştiğini...
DP’nin otoriter eğilimlerinin iyiden iyiye belirginleşmeye başladığını, iktidarın varlığını sürdürmek için Rum yurttaşlara karşı bu denli vahşice bir kışkırtmaya gereksinim duyduğunu...
Gözü dönük saldırıların yalnızca Büyükada’da değil, tüm bir İstanbul ve İzmir’de yaşandığını...
Dönemin iktidarının, muhalefeti ve basını cendereye sokmak için, kendi kışkırttığı olayları bahane ederek Basın ve Toplantı Yasası’nı daha da ağırlaştırdığını, özgürlüklere okkalı baskılar getirdiğini...
***
Evet, 1955’in 6-7 Eylülünde Büyükada’da olup biteni 8 yaşındaki bir çocuğun gözünden izlemiştim. Yıllar sonra, Füruzan’ın “Sevda Dolu Bir Yaz” kitabındaki “İkinci Yaz Şarkıları”, Hulki Aktunç’un “Gidenler Dönmeyenler” kitabındaki “Göz Bağı” öykülerini okurken o günlere yeniden çocuk gözüyle bakacak; belirli bir saflıkla, bozulmamışlıkla bakıldığında trajedinin daha da çarpıcı bir biçimde belirdiğinin farkına varacaktım.
***
Çok değil, 12 yıl önce, Beyoğlu’nda Karşı Sanat Galerisi’ndeki sergide 6-7 Eylül Olayları’nın küçük ölçekli bir tıpkıbasımının görgü tanığı olacağımı da bilemezdim.
Olay gecesi ve sabahı çekilmiş, ama sıkıyönetimin sansürü yüzünden büyük bölümü yayımlanmamış fotoğrafları izlerken, sergi salonuna dalan bir güruhun duvarlardaki fotoğrafları yere çalıp çerçevelerini kıracaklarını, bazılarını pencerelerden aşağıya atacaklarını nereden bilebilirdim...
***
Sözünü ettiğim “50. Yılında 6-7 Eylül Olayları” sergisinde var mıydı, anımsamıyorum. Sanırım bir dergide görmüştüm:
Şık bir giyim mağazasının vitrini indirilmiş. Birbirinden güzel giysilerin bazıları sokağa dökülmüş, bazıları içeride. Abanoz Sokağı’nda çalışan genelev kadınları, belki her gün vitrinde görüp imrendikleri giysileri cezbeye tutulmuşçasına sırtlarına geçiriyorlar...
Toplumsal, sınıfsal, ruhsal, ne çok şeyin aynasıydı o grotesk fotoğraf. Sanki bir Dostoyevski romanından ya da bir Fellini filminden fırlamış...
***
Bugünkü güncemde bunlar yazılı. Oscar Wilde demişti değil mi: “Bellek, hepimizin yanında taşıdığı güncedir.”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
En Çok Okunan Haberler
- Hayatını kaybetti!
- Mansur Yavaş'tan TBMM'ye flaş çağrı!
- TÜİK ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- 'Erken seçim' çağrısı: CHP tarih verdi
- Serdar Ortaç son malını da satışa çıkardı!
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- İşte Belediye Başkanı'nı öldüren saldırganın ifadesi!
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…
- AKP'den kayyum için ilk açıklama