Bilsay Kuruç

Bu iktisat bize nerelerden geldi? (2)

03 Mart 2025 Pazartesi

Devam ediyoruz. Biliyoruz, kapitalizm de enflasyon da onun zıt kardeşi gibi sunulan deflasyon da bize “aynı bütün” hakkında birbirini tamamlayıcı bilgi verirler. Meslektaşlarımız uzun zamandır enflasyon üzerine teknik yazılar yazıyorlar. Bir şey diyemem. Burada iktisat dilinin teknik anlatımından ayrılıp yaşadığımız “bütün”e şöyle bakalım. 

KOŞU

Kapitalizmdeyiz. 2021’de başlatılan “görkemli enflasyon” bizi yeni bilgilerle donattı, aklımızı aydınlattı. Bilmeliyiz. Şunu gördük: Fiyatlar profesyoneldir. Amatör (tarafsız) değildirler. Sermayenin kiralık atletleridir. Bazen kısa mesafeli (“sprint”) çok hızlı koşarlar. Buna enflasyon deriz. Bazen de orta-uzun mesafeli, hız keserek deflasyon dediğimiz şekilde koşarlar. Taşıyıcılık, kuryelik yaparlar. Neyin kuryeliği? Sermaye sınıfının öncelikle “stok” yapması için toplumdan kaynak alıp sermayeye taşırlar. Bu “stok”a servet diyoruz. Koşu pisti piyasalardır. “Serbest” olmalıdır ki bu kaynak aktarma engellenip yavaşlamasın.

Koşunun tempo ayarını bir “tavşan atlet” yapar. O “varlık enflasyonu”dur. “Varlıklar” enflasyonda da deflasyonda da “önder atlet”tir. Spordakinden farkı, fiyatların koşusunda tavşan atlet önderliği hiç bırakmaz. Koşuyu düzenler. “Rockefeller International”dan Ruchir Sharma geçenlerde vurguladı, ABD sermaye (varlık) piyasası yaratılan tüm “balonlar”ın anasıdır, dedi. Orada varlıkların bu görevi şimdi yapay zekâ vs. gibi teknoloji hisselerine ait. Bizde, ilkel sermaye birikimini tamamlamamış ama bundan hiç şikâyetçi olmayan kapitalizmimizde o tavşan atlet görevi, gayrimenkullerin anası olan emlak sektörünündür. 

Bizim Sharma’mız sayılacak Emlak Konut genel müdürü de geçenlerde orta ve dar gelirliler için 5.5-6 milyonluk fiyatlardan başlayan dairelerin müjdesini verdi. 6 milyonluk daire için onlara 60 ay boyunca 61 bin TL’lik taksitler ikram etti. Kısaca, 2021-23 enflasyonumuzun parmak ısırtan düzeyinden 23-25 deflasyonumuza devredilen emlakın ve böylece ondan işaret alan tüm varlık fiyatlarının hangi yükseklikten başlayarak koşacaklarının çizgisini de çekmiş oldu. Bunu izleyerek öteki fiyatlar da (mal ve hizmetlerinkiler) bu düzeye yerleşip uygun tempo ne ise onunla koşmaya devam edecekler. Deflasyonu bu koşudan izleyeceğiz. 

MAKASLAR

2021-23’ün “görkemli enflasyonu”nda gördük: Sermayenin büyük ölçüde varlıklara dönüşen “havadan kazançları” (“capital gains”) ile emek gelirleri arasındaki “makas” iyice açıldı. Demek ki fiyatlar havadan kazançlar için emek gelirlerinden küçümsenmeyecek kaynak taşıdı. Toplam hasılanın bölüşümündeki paylar olarak okuyunca sermayenin (kârlar ve rantlar) aldığı 3/4’e karşılık ücretler 1/4’e indi. Buna iktisatçılar geniş anlamda “artı değer oranı” da diyebilirler. Kısaca, iktisatçı için dikkate değer olan bilgi, enflasyonun temposundan önce, fiyatların ek servet için ne kadar kaynak taşımış olduğu! 

Şunu biliyoruz: Burada sermaye dümende ve hafif hafif devalüasyon da yapsa dünyadan yeterli döviz kazanamayan bir yapısı var ve bu yapı sürekli açıklarla ve açıkları aşan hacimde dünyadan borçlanarak, yani yükümlülüklerle işleyebiliyor. Dolarizasyonun gerçek (iktisatçı deyişiyle, “reel”) anlamı bu. Demek ki bu ekonomi dünyaya eklemlendiği son 20 küsur yılda toplumun kaynaklarını dünya sermayesine gitgide daha çok aktarmanın “makası”na yerleşmiş. 

Kısaca, iç içe iki “makas”la işleyen bir ekonomi. Bu “makaslar”ın yarattığı açıkları kim öder? İktisatçı bu soruyu sorsun. 

MUTABAKAT: ‘DEĞİŞMEZLER’

Mutabakat sözcüğü genç kuşaklara yabancıdır. Taraflar arasında görüş ve karar birliğini dile getiren sözcüktür. Burada taraflarımız 20 küsur yılda yürütülen ekonomi modelinde görüş ve karar birliğine sahip sermayesiyaset “pakt”ının kanatlarıdır. Pratik gösteriyor ki “pakt” bir temel mutabakattan hareket ederek vücut bulmuştur. Ekonomiye ve siyasete birtakım “tercihler”le değil, kesin zorunluluk saydığı “değişmez kabuller”le bakmıştır. Mutabakatın iki ana maddesi var. 

Birincisi, bu ekonomi modeli sermayenin açıkları ve yükümlülükleriyle işleyecek. Tamam. Bunları kim ödeyecek? Bu soru üzerinde görüş ve karar birliği lazım. Model iki “para” (TL ve dolar) ile kuruldu ve kurgusu gereği hep daha çok likidite (mutlaka öncelikle dolar, ama olmazsa TL) ile işleyecek. Bu kurguda sermayenin açıkları ve yükümlülükleri gitgide artacaktır, artıyor. Sermaye bunları kamuya yansıtacaktır. Artan ödemeler, TCMB ve bütçe başta gelmek üzere kamu kaynaklarından yapılır. Yani, toplum öder. Model sıkıştıkça, özellikle 2017- 18’den sonra bu artık çıplak gözle görülür. Sermaye-siyaset mutabakatının ana maddesidir. Ayrıntıları iktisatçılar bilirler. 

İkinci ana madde emek gelirleri üzerinde. Emeğin sınıf konumuna sahip olarak kendi ücretini müzakere etme, bunu kurumsallaştırma kapasitesi bu modele uygun değildir. Emeğin sınıfsal zeminini algılaması modeli sorgulayacak noktayı keşfetmesine varabilir. Kabul edilemez. Emek “ücret malları”nı tüketir ve sermayeye lazım olan ödemeleri yapar. O kadar. Emek gelirleri üzerinde sermayenin tam kontrolü lazımdır. Bu kontrol sayesinde sermaye-siyaset ittifakının yukarıdaki ana maddesi de güvende olur. 

Bu iki ana madde ile varılan görüş ve karar birliği sermaye-siyaset “pakt”ının iki kurucu ve “değişmez” ilkesi oldu. Yazılı olması mutlaka gerekli mi? 

DEFLASYON EKİBİ

2021 sonu ile 2023 baharı arasındaki “görkemli enflasyon”, sermayesiyaset ittifakının TL yakıtı ile yapılan son hızlı koşusu idi. Seçime kadardı. Seçime giderken at değiştirilmez. Enflasyondan inip deflasyona binilmez. Seçim göğüslendi, yüksek hızlı koşu fazla sürdürülemezdi. Yavaşlatılacaktı. “Enflasyon ekibi”nin görevi bitti. “Deflasyon ekibi” geldi. 

Görmek gerekiyor. Deflasyon ekibi memurdur. “Manda”sı sınırlıdır. Bir kere, mutabakatın ana maddeleri ile iş görecek. Fiyatların hızını kesme gerekçesiyle önce emek gelirlerine koşuyu yasaklayacak. Gelirlerine pranga bağlayacak ama yürüyebilirler. “Ucuz para”ya son verip yüksek faize geçecek ki hızlı koşuda şişmiş olan sermaye sınıfı içinde ayıklamalar (seleksiyon) yapılabilsin. Koşu yavaşlatılırken her önüne gelenin sermaye sınıfının mensubu olamayacağı anlaşılsın. 

Deflasyon ekibi bunları niçin yapıyor? Modelin temel yakıtını, şimdi iyice kıtlaşmış olan doları dünyanın “dolar çevreleri”nden bulabilmek için. Modelin can damarı odur. Ekibin işi bunu nasıl olursa olsun bulmaktır. İktisatçı gözlüğü ile bakarsak yükümlülükleri artırmaktır. Model öyle işleyebiliyor. Siyaset topluluğundaki büyük muhalefet partisinin 2023 seçiminden önce yaptığı gösterişli toplantıda konuşan parti başkanı yaklaşan seçimi kazandıktan sonra “dışarıdan 100 milyar dolar getireceğini” hatta heyecanlanarak “300 milyar dolar bile getireceğini” vurgulamamış mıydı? Ekonomide esas meselenin “dolar bulmak” olduğu, siyaset topluluğunun modeldeki ortak kabulü idi. 

Deflasyon ekibi de buna memur edildi. Sermaye “dolar”sız olamazdı. Ayrıca, fiyatların artış hızını kesecek olan etken de dolar girişiydi. Tıpkı 2003’ten sonraki gibi. Bir taşla iki kuş. Sermaye-siyaset ittifakının “El Dorado”su o efsanevi “altın günler”di. Enflasyondan deflasyona mucizevi geçiş! Ve ittifak için yeni ufuklar! 

SERMAYE NE YAPIYOR?

“Görkemli enflasyon”dan sonra deflasyon, emek için “cendere”ye (İngilizce, “Austerity”) girme zamanıdır. Sermaye için de “stocktaking” zamanıdır. Sahip olduğu varlıkları yeniden değerlendirecektir. Enflasyonun sürat yarışında “doping”le (ucuz para) koşarken ve ek servet edinirken yeni yatırım yapmamıştır. Enflasyon sonrasında, “havadan kazançlar” için vergi de ödememiştir. Kısaca, enflasyon öncesine göre, sonrasında çok daha rahat durumdadır. Ama, deflasyonda da, şimdi yüksek faizle “doping” ayarı yapılırken yatırımı düşünmez, gündemine almaz. Enflasyonla biraz daha büyütmüş olması gereken sermaye stokuna göre şimdi kâr oranları düşük görünür (Stok hesabı da biraz karışık görünüyor!). 

Sermayenin tüm katmanları için böyle mi? Hayır. Ayrıntıya girmeyelim. Enflasyon senaryosu bitip işler deflasyon ekibine bırakıldıktan sonra küçük ve orta boy sermayenin hali pek iyi değil. Yüksek faizli “doping” ayarında onların maliyetleri ve borçları kabardıkça kabarıyor. Onlar rekabet içinde çalışırlar. Ama şimdi fiyat kırarak bir yere kadar ayakta kalabilirler. O yer kepenk kapatma noktasıdır. Onların “stock-taking”i daralma, konkordato ve iflasla sonuçlanıyor. Sermayenin kendi katmanları içindeki tasfiyelerin yarattığı bu tablo büyük sermayenin potansiyel kâr alanını (“lebensraum”unu) genişletecek mi? Bunu konuşmak erken. 

PAKETLER

Sermaye-siyaset ittifakı bir “çıkış” arıyor. Birlikte mi arıyorlar? Galiba hayır. Mutabakatın ana maddelerinde bir görüş ayrılığı yok. Evet ama onlar bugün yetmez. Artık ekonomi yükümlülükleri ve bunları tam çözemeyen siyaset tablosu ile başka bir köşe başına dayandı. Yaşanan enflasyondan sonra sermaye kendi için kısa vadede üç noktada pürüz teşhis etti: Kredi meselesi başta olmak üzere faiz ve bununla yapışık döviz (dolar) kuru. Sermayenin üçlü talebi var da denilebilir. 

Bu üçlü bir “paket” oluyor. Sermayenin bu üçlüsü, bugün 20 yıllık ittifakın siyaset kanadı için çözümü yapılamamış, yapılamayan bir denklemdir. Çözemezsen sinirlenirsin! Denklemin çözümü belli ki deflasyon ekibinin “manda”sını aşıyor. Bu “manda” dışında siyasetin kendi paketi var mı? Henüz böyle bir işaret yok. Ancak, belli oluyor ki, siyasetin en duyarlı noktası döviz kurudur. Dışarıdan bir türlü gelmeyen doların, hiç değilse fiyatların hızını yavaşlatacak etkisini döviz kuruna fren yaptırarak elde edebilmek tek çare olmuştur. Deflasyon ekibi de frenin başından ayrılmıyor. Kısaca, ilginç bir noktadayız. 

“Siyasetin en duyarlı noktası” derken belirtmeli ki siyaset topluluğunun muhalefet kanadı bu paketler meselesiyle ilgili değil. Biliyoruz, doların kıtlaşmasıyla ekonomi yönetiminin artık ite kaka yapılmaya başlandığı 2018’de, bununla eşzamanlı, siyasette de irade TBMM’den Cumhurbaşkanlığı’na taşındı. Muhalefet de böylece modelle tutarlı olarak kendine tek maddeli bir gündem yaptı: Bizim cumhurbaşkanı adayımız kim olmalı? Tek maddeli gündem aksamadan sürüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları