Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İçişleri Bakanlığı’na karşı yiğitçe karar
Kendisine suikast düzenleyecek iftirası atılan Ali Tatar’ın cenaze törenine katıldı...
Gitti, silah arkadaşlarını mahkeme salonlarında savundu; yakınlarına ağlayarak sarıldı...
“Son kez emrediyorum; Atatürk devrimlerine sahip çıkın” dedi, istifa etti.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit’ti o.
Yani herkes susarken yiğitçe çığlık atanlardandı.
Bundandır ki Montrö’ye ve TSK’deki tarikatlara dair kaygılarını dile getiren emekli amiraller arasında onu görmek şaşırtıcı olmadı. Tıpkı sonra başına gelenler gibi...
Hatırlayın, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Merkez Koruma Komisyonu jet hızıyla toplandı. Önce özel koruması kaldırıldı, sonra kaldığı lojmandan çıkarıldı. O da gitti, 95 yaşındaki annesinin yanına yerleşti. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı yeni mücadelesine ana ocağından başlayacaktı.
Ne mi yaptı? İçişleri Bakanlığı’na karşı dava açtı. Özel korumasının ve lojmanının geri verilmesini istedi.
Ve işte şimdi, çok sıcak bir bilgi edindim.
O da şu ki: Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi kesin kararını verdi. İçişleri Bakanlığı’nın emekli Oramiral Yiğit hakkında uyguladığı işlemlerin “hukuksuz” olduğunu oybirliğiyle resmi kâğıda döktü. 14 yıldır verilen özel korumanın emekli amirallerin açıklaması sonrası kaldırılmasındaki garipliğe dikkat çekti.
Ve mahkeme “dava konusu işlem uygulanması halinde telafisi çok güç ve imkânsız zararlara sebep olur” dedi.
İşte bu kararı alan komutanın avukatı Hüseyin Ersöz de İçişleri Bakanlığı’ndan Genelkurmay Başkanlığı’na kadar ilgili tüm kurumlara başvurdu. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın özel korumasının ve lojmanının yeniden verilmesini talep etti. Mahkeme kararı bunu emrediyordu.
FETÖ sanıklarını lojmanda yaşatmaktan hicap duymayan iktidar, onlarla mücadele edenleri lojmanda yaşatmamak istemişti. Neyse ki Ankara’da hâlen hakimler vardı.
TABUT KALDIRMAKTAN BIKMADIK
Keşke İstanbul’daki hâkimler için de benzer bir cümle kurabilseydim bugünkü köşede. Zira, engelleyen bir karar var önümde.
İstanbul Beykoz’da 111 dönümlük bir tarım arazisini düşünün. İçinde 1443 ağaç yaşıyor. Çevresine villalar yükseltilmek isteniyor. Yetmiyor, oraya da göz dikiliyor.
Halbuki anayasa “toprağı, tarımı, çevreyi koru” diyor. Ama ne Çevre Bakanlığı ne Tarım Bakanlığı ne de Diyanet İşleri dinliyor. Elbirliğiyle “yeşil olmasın orası, otel yapalım, AVM yapalım, bir de cami yapalım” kararı çıkarıyorlar.
Ziraat Mühendisleri Odası ise yıllardır “yapmayın, etmeyin, durun” diyor, dava üstüne dava açıyor.
Gelin görün ki...
İstanbul 8. İdare Mahkemesi, hukuka aykırı da bulmuyor doğa katliamını, zarar olarak da görmüyor. Bundandır ki yürütmeyi durdurma talebini reddediyor. Aynı daire şimdi aynı dosyayı bir de esastan görüşecek.
Görkemli cenaze törenleri düzenlemekte üstümüze yok. Baksanıza, Rize’deki sel felaketinden sonra devlet yine tabut kaldırıyor. Halbuki bir de yaşatmak üzerine kafa yormak var. Yeşili griye seçmek var.
Sözün özü, Beykoz için verilecek son karar bir sınav olarak önümüzde duruyor.
AKP’LİLERİN ODASINI BASTIĞI İSİM İYİ PARTİ’DE
FETÖ’ye karşı yaptığı operasyonlarla, başta Bülent Arınç olmak üzere birçok AKP’linin tepkisini çekmişti.
FETÖ şüphelilerinin mal varlıklarındaki tedbir kararını kaldırması için iki AKP milletvekili odasını basmıştı.
Direnince “seni süreriz” diye tehdit edilmiş, ardından da görevden alınmıştı.
Ve o süreçte şöyle isyan etmişti:
“Yaptığım soruşturmalarla beli kırılan Fethullahçı casusluk ve terör örgütü, sizlerin pek de tahmininden uzak olmayan siyaset ve bürokrasinin içerisinde yer tutan şakirtleri eli ve dili ile kişiliğime ve mesleğime ve hatta özelime dair ipe sapa gelmez iftira ve tezviratlarla, üzerime saldırıyor.”
Sonunda mesleği bırakmış ve avukatlık cüppesini giymişti.
Eski Manisa Cumhuriyet Savcısı Kazım Özsoy’un kısa öyküsüydü okuduğunuz.
Öğrendim ki işte o simge isim şimdi siyasete girdi ve İYİ Parti’ye katıldı.
Rozetini partinin Teşkilat Başkanı Koray Aydın taktı.
Kazım Özsoy’u aradım ve bu yeni yola neden çıktığını sordum. Özetle şunları söyledi:
“Türkiye’de siyaset maalesef üç ayrı amaç için yapılıyor. Bir, maddi güç için. İki, popüler olmak için. Üç, vatan için. Ben üçüncü amaç için siyasete girdim. Çile çekmeye talip oldum. Savcılıktan emekli olunca vatan borcum bitmedi, İYİ Parti’de ödemeye devam edeceğim.”
Bakalım, eski savcı Kazım Özsoy aradığı adaleti siyasette bulacak mı?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü çikolata markası da artık kara listede
- Ünlü oyuncu gözaltında: Marketten 'zeytinyağı' çaldı
- 6 yaşındaki Şirin'i katleden şahsın ifadesi ortaya çıktı
- Erdoğan'a ve Yerlikaya'ya çok sert yanıt!
- Erdoğan'dan Özel ve İmamoğlu'na tazminat davası
- 'Sanki mağdur olan Esenyurt değilmiş gibi...'
- Oy oranını en çok artıran parti hangisi?
- Tek kalemde milyarlık vergi borçları silinenler nerede?
- Halk TV'den ayrılan Şirin Payzın'ın yeni adresi netleşti
- 'Fethullah Gülen hayatta olsaydı...'