Barış Doster

Nutuk’u yasaklamaya kalkışmak

24 Nisan 2021 Cumartesi

Devlet nişanlarındaki Atatürk kabartmasının kaldırılmasından ve Danıştay’ın Andımız’ın okullarda okutulmasına ilişkin olumsuz kararından sonra, Mersin’in Çamlıyayla ilçesinin Milli Eğitim Müdürü de büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk kitabının okullarda dağıtılmasına izin vermedi. Sonra da görevden alındı. İzin vermeme gerekçesi, Atatürk’ün kapaktaki fotoğrafında elinde sigara olması ve Osmanlı Padişahı Vahdettin’le ilgili sözleri. 

Hemen aklımıza şu sorular geldi. Görevden alınan müdür, kime siyasi selam yolluyor? Hangi dünya görüşünü benimsiyor? Nasıl bir eğitim anlayışına sahip? Bu kafayla mı öğretmenlik, yöneticilik yaptı yıllarca? Atatürk’e, dolayısıyla da Türk’e, Türklüğe, Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlığının sebebi nedir? Kendisini, kuvvetle muhtemel, “yerli ve milli; vatanına, milletine, dinine, mukaddesatına bağlı, milliyetçi ve muhafazakâr” olarak tanımlayan birinin, hem de bir eğitimcinin, bu tavrı, nasıl açıklanabilir? Emperyalizme hizmet ettiğinin farkında değil mi? Yurtiçinde ve dışındaki fesat yuvalarıyla, terör örgütleriyle bağlantısı olabilir mi? Soruları çoğaltabiliriz…    

Burada, bir kez daha, Nutuk’un önemini anımsamakla yetinelim… 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; CHP’nin 2. Büyük Kongresi’nde, (1. Kongre, Sivas Kongresi), 15 - 20 Ekim 1927 tarihlerinde, 6 gün boyunca, günde 6 saat okuyarak tamamlamıştır Nutuk’u. Tarihin en uzun konuşmalarındandır. “Maraton konuşma” denilen türden bir söylevdir. Okunması, toplamda 36.5 saat sürmüştür. Atatürk, eserini, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışıyla başlatmış ve belgelerle desteklemiştir.  

Nutuk; bir yönergedir, yol haritasıdır. Aynı zamanda Atatürk’ün halka hesap vermesidir. Tarihe ve muhaliflerine “hodri meydan” demesidir bir yönüyle de. Sonunda Gençliğe Hitabe ile biten Nutuk, bir vasiyettir aynı zamanda. 

ATATÜRK’ÜN NUTUK’U OKUMASININ ZAMANLAMASI 

 Atatürk’ün Nutuk’u okumaya karar vermesinde, hangi gelişmelerin etkili olduğu üzerine çok fazla araştırma yapılmıştır. Pek çok tarihçi, Atatürk’e yönelik suikast girişimlerinin de bu sebepler arasında etkili olduğunu belirtmiştir. Atatürk’e yönelik suikast girişimlerinin sayısı 40’ı bulmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasındaki bu suikast girişimlerinin en bilinenleri ise şunlardır.  

İngiliz istihbaratına çalışan ve Temmuz 1920’de Ankara’ya gelen Mustafa Sagir’in girişimi dikkat çekicidir. Hint kökenli casus, önce Kuvayı Milliye önderleriyle temas kurmuştur. Atatürk’le görüşmüştür. Atatürk’ün ona güvenmemesi, şüphelenmesi üzerine takip edilmiştir. Sagir’in gizli yazışmaları, bağlantıları, mektupları incelenmiş, İngiliz casusu olduğu saptanmıştır. Yargılanmış ve Batılı devletlerin itirazına rağmen idam edilmiştir.  

 1925’te, Yunanistan’da yaşayan üç Ermeni suikastçının Atatürk’e yönelik suikast girişimi öğrenilmiştir. Teröristlerden biri yakalanıp idam edilmiş, diğer ikisi yakalanamamıştır.  

 1926’da, siyasi tarihimize “İzmir Suikastı” olarak geçen suikast girişimi sonrasında, çok sayıda idam kararı alınmıştır. Bu aynı zamanda, ciddi bir siyasi hesaplaşmadır da.   

 1927’de, Kuşçubaşı Eşref’in kardeşi olan, aynı zamanda Çerkez Ethem’e yakınlığıyla bilinen Hacı Sami’nin başını çektiği bir grubun, Atatürk’e yönelik bir suikast hazırlığında olduğu saptanmıştır.  

Sözün özü: Atatürk’ün sağlığında suikast girişimleri; öldükten sonra ise Atatürk karşıtlığından beslenen kişiler ve siyasetçiler hep olmuştur. Atatürk’e karşı olanların hiçbiri daha devrimci, daha solcu, daha milliyetçi, daha Müslüman olamamıştır. Tamamı, emperyalizmin beslemesi, uzantısı, işbirlikçisi olarak tarihe geçmiştir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları