Ayşegül Yüksel

Shakespeare eleştirisi okuyan mühendis ODTÜ hocası

19 Aralık 2023 Salı

Mühendislerin sanat ve edebiyatla ilgilenmediği söylenir. Yerleşmiş bir başka kanı da kafası çalışanın “fen/matematik”, çalışmayanın da “edebiyat” okuduğudur. (Bu saptamayı gerçekmiş gibi benimseyen, neredeyse övünerek “Benim matematikle pek aram yoktur” diyen, yaşamım boyunca sanat-edebiyat öğretmeye çalıştığım öğrencilerimden duymak bana hep acı vermiştir.)

ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde eşim nedeniyle yarım yüzyıldır tanımış olduğum insanlar ise bu iki önyargıyı çöpe atabilir niteliktedir. Yıllarımızı birlikte geçirdiğimiz öğretim üyesi dostlarım ve verdiğim seçmeli dersleri alan öğrencilerim arasında sanat ve edebiyat tutkunları çoktur. Önde gelenler ise müziğe gönül verenlerdir: Solist olabilecek düzeyde ustalaşmış kemancılar, gitaristler, flütistler, piyanistler, profesyonel orkestra icracıları; tiyatro müziği yapanlar, cura, bağlama ve divan sazı çalıp nitelikli düzeyde türkü söyleyenler, konser dağarlarında kilise ilahileri bile olan şancılar ve koristler gibi bildiklerime, bilmediklerimi de eklerseniz, bilimsel başarılarıyla ünlü olan “bölüm”ün sanat bağlamındaki şeref listesi çıkar ortaya.

Birkaç gün önce yitirdiğimiz Prof. Dr. Mübeccel Demirekler, zekâsını ve birikimini söz konusu iki karşıt eksende de değerlendirmiş bir bilimci ve kültür insanıdır.

ÖZENLİ AMA ÖZENTİSİZ BİLİM İNSANI

Yaşamının yarım yüzyılını “bölüm”üne adayarak geçirmiş, onlarca yüksek lisans/doktora ve binlerce lisans öğrencisi yetiştirmiş, yurtiçi ve yurtdışı yayınları, proje çalışmaları, üniversitesi ile ilişkili kurumlardaki ortak üretimleriyle, mesleğinin önde gelen temsilcileri arasına giren, bölüm başkanlığı görevi de üstlenmiş, çalışkanlığı tavan yapmış olan Demirekler’in parlak akademik yaşamını değerlendirmek haddim değil. 

Ama meslektaşı olmayan birinin gözüyle Mübeccel’in nasıl özel bir insan olduğunu anlatabilirim. Yaşça benden küçük olsa da çok daha olgun ve aklı başında bir insan olarak ilk karşılaşmamızda saygılı bir dostluğa adım atmıştı. Sevgili eşi -sınıf arkadaşı- Yalçın’la olan güzel ilişkisi nedeniyle “bölüm”ün gözde çiftlerindendiler. Yalçın konuşkan ve neşeliydi, Mübeccel her zaman güleryüzlüydü, ama gösterişsiz, dingin bir kişilik sergilerdi hep. Özentili davranışlara yüz vermeden önemli olmanın gizine çok erken ermiş olmalıydı. Onu 50 yıl boyunca hep çeşitli eşarplarla renklendirdiği yalın ama çok zarif giysiler içinde gözlemledim. Öyle saçı başı birbirine karışmış, kendinden geçmiş bilim kadınlarından değildi. Oysa hiç durmadan çalışan ve üreten, disiplinli, belki de aşırı sorumluluk sahibi bir kişiydi. 

GREENBLATT’TAN SHAKESPEARE ELEŞTİRİSİ 

Yıllar içinde gezilerde ve dost ortamlarında birlikte olduk. Çocuklarımız büyüdü, torunlarımız doğdu. Emekliliğin eşiğine geldiği bir aşamada onun -ne denli “uygar” bir insan olduğunu bir kez daha kanıtlayan- bir erdemine daha tanık oldum. O her zaman çok işi olan, dahası, eşine, çocuklarına, torunlarına, dostlarına da zaman ayıran, matematikçi, mühendis, bilim insanı “Mübeccel Hoca”, Stephen J. Greenblatt’ın, 2004’te yayımlanmış ve daha sonra Türkçeye de çevrilmiş olan, Shakespeare’i “yeni tarihselci” yaklaşımla değerlendirdiği ünlü kitabını satın almış ve okumuştu... (Bense o yıllarda başka üniversitelerdeki öğrencilerime -neredeyse zor kullanarak- Greenblatt’ın yapıtını tanıtmaya çalışıyorum.)

Shakespeare’e sevdalanmış herkes yazarın oyunlarını okumayı ya da izlemeyi sever kuşkusuz. Ne ki Shakespeare üstüne yapılmış, çok da kolay anlaşılmayacak yorumlar içeren bir eleştiri kitabını okuyan bir mühendis akademisyene ilk kez rastlıyorum. 

Mübeccel Demirekler, yaşamını adadığı çalışma alanı ne olursa olsun, bu dünyanın bir parçası olduğunun bilincindeydi. Ve dünyamızın “edebiyatçı” olanlarla sınırlı olmayan bir “Shakespeare” gerçeği vardı. O zaman, bu yazarın neden olağanüstü sayıldığını merak etmeye ve -genel geçer genellemelerle yetinmektense- konunun üstüne yoğunlukla eğilmeye, bir aydın, bir bilim insanı olarak hakkı olduğunu düşünmüştü. Mübeccel Hoca yaşamda üstüne düşen görevlerle yetinme sığlığını böyle aşıyor, büyük Shakespeare’den kendisine düşen payı almayı da biliyordu.

İşte bu nedenle, dünyayı sevilir ve yaşanası kılan, örnek insanlardan biriydi...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları