Ayşegül Yüksel

Godot’yu 70 yıldır bekliyoruz

01 Ağustos 2023 Salı

Samuel Beckett’in ünlü oyunu “Godot’yu Beklerken” 70 yıldır (1953-2023) tiyatronun gündemindedir. Önce Fransızca olarak yazılmış ve ilk kez 1953’te Paris’te sahnelenmiş olan yapıt, 2. Dünya Savaşı’nın yarattığı trajediyle hesaplaşan sanat ürünlerinin en vurucu olanlarındandır. Fransa’dan sonra ilk kez, Muhsin Ertuğrul’un kurduğu Küçük Sahne’de aynı adı taşıyan tiyatro topluluğu tarafından (yine 1950’lerde) sahnelenen oyun, 1963’te (60 yıl önce) açılan Ankara Sanat Tiyatrosu’nun da ilk yapımı olmuştu.

Godot’yu Beklerken” biçimi ve içeriğiyle devrim yaratmış ama gizi hiçbir zaman bütünüyle çözülememiş/çözülemeyecek bir sahne metnidir. Gerçek yaşamda olabileceklerinden çok daha abartılı biçimde çizilmiş kişileriyle, hiçbir olay dizisi içermeyişiyle, dahası, yapılan konuşmaların mantıksal bir çağrışım silsilesi oluşturmayışıyla, tek boyutta algılamayı olanaksız kılmış, bu nedenle onlarca farklı bakış açısından yorumlanmıştır.

KARAKTER, HAREKET, DİYALOG DÜZENİ YOK OLUYOR

Bilinen, Beckett’in 1950’lerde, “söz”ün tüketici biçimde kullanıldığı yazın türlerinin ötesine geçerek çalışmalarını, “görüntü”nün öne çıktığı tiyatro sanatına yönlendirdiğidir. Yazar, daha sonra yazdığı oyunlarda, sahnede kullanılan öğeleri en aza indirgediği “minimalist” yaklaşımını sürdürerek karakteri de hareketi de diyalog düzenini de ortadan kaldırmıştır. Yalnızca görüntüden oluşan “sessiz” oyunlar, yalnızca “ses”ten oluşan radyo oyunları yazmış, kişinin kendi konuşmasını bant kaydından dinlediği ya da insan bedeninin yalnızca kimi parçalarının sahnede görüntü oluşturduğu, en uç noktada da yalnızca ışık ve karanlıkta -konuşma olmayan- seslerin duyulmasıyla oluşan yapıtlar kotarmıştır.

Gelelim oyunumuza... Atom bombasının çorak topraklara dönüştürdüğü duygusunu veren kırlık bir alanın ıssızlığında, iki adam, iki perde boyunca Godot’yu beklemektedir. Estragon bedensel, Vladimir de düşünsel sıkıntılara tutsaktır. Bu tutsaklık onları hiçbir zaman onarılamayacak bir tedirginlik içinde bunaltır. Vladimir ve Estragon, tarihsel zamanın ötesine geçerek söylensel nitelik kazanmış evrensel insanı simgeler. Bir başka deyişle, ikisi tüm insanlığın anlatımıdır. Yalnız 2. Dünya Savaş’ının değil, gelmiş geçmiş tüm savaşların yaptığı yıkımın sorumluluğunu hiç durmaksızın yaşamaktadırlar. Onları esenliğe kavuşturacak olan Godot’dur. 

Issız yoldan her perdede birer kez geçen Pozzo ve Lucky, kahramanlarımızın durağan yaşamını renklendirir. Pozzo, efendi, Lucky ise köledir. Onlar, evrensel insanı simgeleyen ve hiç değişmeyen Vladimir ve Estragon’un tersine, durmadan değişen tarihsel toplumsal insanın anlatımıdır. Her perdede bir öncekine oranla biraz daha çaptan düşerler. Pozzo kapitalizmi ve faşizmi, Lucky de emek ve sanat gücünü simgeliyorsa her ikisi de çöküştedir. Dünyayı çoraklaştırmada Pozzo’ların olduğu denli, onlara uşaklık eden Lucky’lerin de payı vardır.

GODOT ‘BEKLENEN’DİR 

Godot hiç gelmeyecektir. Oysa oyun iki perde değil, on perde bile olsa Vladimir ve Estragon için hiçbir şey değişmeyecek, ikili, Godot’yu beklemeyi sürdürecektir.

Kimdir Godot? Godot “beklenen”dir. Piyangodan para kazanmaktır; genç kızların düşlerindeki “beyaz atlı prens”tir; umutsuz hastaları kurtaracak ilaçtır; yoksul köylüleri kalkındıracak toprak reformudur; mahkûmların ceza süresinin dolmasıdır; bir zamanlar sahne sanatçısı olduğu imlenen Vladimir (Didi) ve Estragon’u (Gogo) işe alacak olan Bay Godot’dur ya da -Beckett’in anadilinin İngilizce olduğu düşünülürse- bu ikiliyi huzura kavuşturması özlenen God/Tanrı’dır. Günümüze getirecek olursak, bir türlü gelmeyen Godot, hukukun üstünlüğünün tartışılmaz olduğu, düşünce ve söz özgürlüğünün özenle korunduğu, yoksulluk ve işsizlik sorunlarını aşmış, dil, din, ırk, cinsiyet ayrımcılığından arınmış, tüm canlılara saygılı, barışçıl bir dünya düzenini simgeler.

Beckett’in oyununun sahneye çıkışından bu yana, 70 yıldır Godot’yu bekliyoruz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları