Ayşegül Yüksel

Boynu bükük öldüler

30 Ağustos 2022 Salı

Adana Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu 11 Eylül’de Yılmaz Güney’in ilk romanı, 1972 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü alan “Boynu Bükük Öldüler”den Ali Berktay’ın uyarladığı oyunun “dünya prömiyeri”ni yapıyor. 

Gazetemizin yazarı Ayşe Emel Mesci’nin rejisi ve koreografisiyle sahneye getirilen yapımın müzikleri Arif Erkin (“Umut” filmi) ve Zülfü Livaneli (“Sürü” filmi), dekor tasarımı Selim Cinisli, giysi tasarımı Funda Çebi, ışık tasarımı Yakup Çartık imzasını taşıyor. Çukurova’da geçen oyunu, yirmi karakter, anlatıcılar, köylüler/toprak işçileri ve çocuklardan oluşan kalabalık bir oyuncu kadrosu sunuyor. Yönetmen Mesci’nin “üstün-yapım” anlayışıyla biçimlendirdiği bu çalışma, böylece Adanalı Yılmaz Güney’in Adana öyküsünü Adana’nın belediye tiyatrosu ve tiyatronun oyuncularıyla buluşturuyor. Yazarın, oyun öyküsünün ve tiyatro kuruluşunun Adana ile bağlantılı oluşunu önemsiyorum.

BELEDİYE TİYATROLARININ KÜLTÜR-SANAT HİZMETİ SORUMLULUĞU

Taşıma suyla değirmen döndürmenin olanaksızlığı Adana’nın tiyatro tarihinde görülüyor. 1950’lerde Halkevlerinin yurt düzeyinde kapatılmasıyla tiyatro çalışmaları bağlamında da oluşan boşluğu doldurmak için 1958’de Adana Şehir Tiyatrosu kurulmuş. Ancak çoğunlukla Devlet Tiyatrosu sanatçılarının oluşturduğu kadro, o yıllarda Ankara ya da İstanbul’da oynanan oyunları sahneye çıkartmakla yetinmiş. Bir başka deyişle, 1950’lerin Adana halkının benimseyeceği yapıtlar yerine büyük kentlerde sahnelenmiş oyunlar birbirini izlemiş. Yedi yıl boyunca onlarca oyun perde açmış ama salon ancak yarı yarıya dolmuş; zaman içinde de seyirci artacağına azalmış. Bu olumsuz gidişin nedeninin, oyun seçimindeki yanlışlar yanında Ankara’dan ve İstanbul’dan gelen oyuncuların Adana’da sürekli olarak kalmayışları dahası tiyatronun kötü yönetilişi olduğu anlaşılıyor. 

Sonuç olarak, onca emek boşa gitmiş ve bu ilk Adana Şehir Tiyatrosu 1965’te kapatılmış. (Adana Devlet Tiyatrosu ancak on altı yıl sonra 1981’de kurulmuş). Günümüzde “Boynu Bükük Öldüler”i sunacak olan yerleşik kadrolu Adana BBŞT ise perdesini, kapanıştan otuz altı yıl sonra, 2001’de bir kez daha açmış.

Devlet Tiyatroları’nın, sayısı bugün sekseni aşmış olan ve daha da artacağı düşünülen illerimizin hepsinde birer yerleşik sahne açması pek olası görünmüyor. Bu durumda nüfusu sürekli yükselen, genç kuşakları açısından zengin ülkemize düşük ücretle sanat ve tiyatro hizmeti götürme sorumluluğu belediyelere düşüyor. Bu hizmetin siyasal yaklaşımlardan arındırılmış olması, tiyatro sanatının özgür duruşunu gözetmesi gerekiyor. Şehir Tiyatrolarının bulundukları yörede yazarlarını, sanatçılarını ve seyircisini yetiştirmesi ise verilecek hizmetin önemli bir boyutu...

YILMAZ GÜNEY FEODAL BAĞIMLILIKTAN KURTULUŞA GEÇİŞİ ANLATIYOR

Yılmaz Güney yapıtını, bir yazısından dolayı bir buçuk yıl hapis, altı ay sürgün cezası aldığı 1950’lerin ikinci yarısında Nevşehir Cezaevi’nde yatarken yazmış. Roman günlük gazetelerde tefrika edilsin istemiş, olmamış. Metnin ilk basımı 1966’da gerçekleşmiş. 

Güney, yıllar sonra, 1982’de “Duvar” filminin çekimi sırasında Tuncel Kurtiz ve Ayşe Emel Mesci ile söyleşirken “Boynu Bükük Öldüler”in filmini yapmak istediğinden söz etmiş. Sonra Mesci’ye dönerek “Emel, biz çekemezsek hiç değilse sen oyununu yap” demiş. Mesci, bu çalışmasıyla kırk yıl önce verdiği sözü yerine getirdiğini söylüyor.

Oyun, 1950’li yılların Çukurovası’nda feodal ilişkiler içinde sömürülen köylülerin ve toprak işçilerinin yaşamına odaklanıyor. Kimsesiz Halil, Yenice köyünde daha çocukken kapılandığı ağasına tüm varlığıyla bağlı, kötü koşullar altında çalışmaktan yüksünmeyen boynu bükük biri olarak yaşamışken askerden dönüşünde, Emine’yi sevdiğinde bambaşka bir gözle bakmaya başlıyor dünyaya. Öykü Halil’in, ağadan ve topraktan kopup, kendi yazgısını kendi elleriyle biçimlendirme aşamasına dek uzanıyor...

Oyunun çeşitli fotoğraflarını gördüm. Ali Berktay’ın “sahne ressamlığı” olarak tanımladığı, Ayşe Emel Mesci’ye özgü “tablomsu” görüntüler bu yapımda da kullanılmış. Yönetmen Mesci’nin bir de sahnede olan biteni sinematografik bir yaklaşımla hareketlendirme yeteneği vardır. Ustası olduğu koreografi sanatının incelikleriyle ve müzikle buluşturduğu bu devinim, tadına doyum olmaz bir görsellik ve işitsellik kazandırır sahneye. Sanıyorum, “Boynu Bükük Öldüler” Mesci’nin daha önceki sahne çalışmalarına yeni bir görsellik ve işitsellik şöleni olarak katılacak.

Bir kente böyle yakışan bir tiyatro olayına az rastlanır. Adana seyircisi ve yolu 11 Eylül’de Adana’ya düşecekler kaçırmasın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları