Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Millet olamamak
Siyasal görüş ya da inanç farklılıkları ve hatta karşıtlıkları millet olmaya engel değildir.
Yanı başımızdaki Batı ülkeleri, Rusya, Bulgaristan, Yunanistan gibi komşularımız bu gerçeğin apaçık örnekleridir.
Millet olmak öncelikle, bünyesinde farklı diller, farklı etnik gruplar olsa da birleştirici bir dile sahip olmak demektir.
Ekonomik ilişkiler ağının ve olanakların ülke coğrafyasına eşit dağılımı da millet olmanın bir başka temel gereğidir.
Çok halktan oluşan Osmanlı İmparatorluğu’nun çözülüşünden sonraki süreçte millet olabilmek kolay olmadıysa da Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan halk-halklar pek çok güçlüğü aşarak millet sıfatını hak etmişlerdi.
Çözüm gerektiren bütün sorunlara karşın bir millet olmuştuk.
Bu sözüm bazı kimselere, bazı kulaklara yadırgatıcı gelebilir.
Millet olduğumuzdan kuşkun mu var?
Evet... Giderek ve daha da kaygılanarak...
***
Türkiye Cumhuriyeti çözülüp yıkılan bir imparatorluğun yıkıntılarından nice özveriler ve acılar pahasına yaratılabilmiş çağdaş bir milletin adıdır.
Daha doğrusu, adıydı.
Bundan en ufak bir kuşkumuz yoktu.
Bugün geldiğimiz noktada, sayıları gittikçe çoğalan çevrelerde, milletin dili, tarihi, her şeyi tartışmanın ötesinde, yadsınmakta, yanlış bilgilerle saptırılmakta, kirletilmekte, küçümsenmektedir.
Ümmetçilik, şoven sapmalar, ülkeyi şirket; milleti müşteri olarak görmek anlayışı, bunların yanı sıra da giderek yaygınlaşan bilinçsizlik, aldırışsızlık, ümitsizlik, millet olma gerçeğini alttan alta kemirmekte, çürütmekte. Türkiye’nin temelleri sallanmaktadır.
Yalan, ikiyüzlülük, her türlü kötülük, yukarıdan aşağıya ülkeyi sarıp kuşatıyor.
Sanki tam da imparatorluğun yıkılıp ülkenin işgal edilmekte olduğu süreçlerin tıpkısını yaşamaktayız.
Sanki savaş ve işgal yıllarının anlatıldığı yapıtları, “Yaban”ı, “Hüküm Gecesi”ni, “Sodom ve Gomore”yi, “Türkün Ateşle İmtihanı”nı okumakta gibiyiz...
***
Para birimi, parası, bir ülkenin kimliği, namusu, vicdanı demektir.
Paramız yerlerde sürünüyor.
Başka ülke yurttaşları Türkiye’ye sömürgeye gelir gibi gelirken bu ülkenin ortalama gelir sahibi yurttaşları yurtdışına adım bile atamazlar.
Demokratik haklar konusunu, özgürlüğü, uygarlığı, çağdaşlık kavramlarını bir yana bırakıyorum...
Paramızı yerlerde süründüren bir anlayışı ve uygulamayı desteklemekte inat eden milyonlar hiç değilse bu gerçeği görmüyorlar mı?
Ekonomiyi de bir yana bırakıyorum.
Yerlerde sürünen paranın bir ülkenin onurunu nasıl paçavraya çevirdiğinin bu insanlar farkında değil mi?
Değillerse eğer onlara nasıl millet diyeceğiz?
***
Türkiye gerçeğiyle, bu ülkenin tarihiyle, bugünüyle, geleceğiyle ilgisi ve kaygısı bulunmayan milyonlarca sığınmacının, kendi çıkarları doğrultusunda oy kullanmaları doğal bir şeydir.
Doğal olmayan, bizim milyonlarca insanımızın, onlarla birlikte aynı kişiyi-çevreyi desteklemeleridir.
Bu milyonlar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığının parayla alınıp satılan bir metaya dönüşmüş olmasını demek ki umursamıyor.
Yurdumuzun, coğrafyamızın en değerli yerlerinin başka milletlerce yağmalanması bu milyonların demek ki umurunda değil.
Nüfus bütünlüğümüzün, bir ülkeyi o ülke yapan kimyanın bozulması, giderek de “tasada ve sevinçte birlik” denen şeyin anlamsızlaşması bu milyonlar için belli ki önem taşımıyor.
Kendilerini “muhafazakâr” sayarak kör bir inatla bu ve benzer kötülüklere karşı çıkmayıp desteklemeyi sürdüren milyonlarca kişi, muhafaza edilecek bir şeyin neredeyse kalmadığının demek ki ya farkında değiller ya da ikiyüzlüce görmezden gelmekteler.
Öyleyse yapılmakta olan şeyin bir savaşta işgalciyle işbirliği yapmaktan ne farkı var?
Öyleyse biz nasıl bir milletiz?
***
Sevgili okurlarım, bunları büyük bir acıyla, kederle yazıyorum.
Halka kızılmaz. Ama halk ne yapıyorsa doğrudur da denemez.
Millet olma gerçeğimizin temelleri, üstelik milletimizin küçümsenemeyecek sayıda bir bölümünün eliyle oyulmakta.
Bildiğimiz, tanıdığımız, sevdiğimiz, bütün sorunlarına rağmen başımızın üzerinde taşıdığımız Türkiye Cumhuriyeti çözülüp dağılmanın, yıkılmanın eşiğindedir.
Bugün yaşanmakta olan şey siyasal bir yönetim değişikliği değil bütün ağırlığı ve acıtıcılığı ile karşımızda durmakta olan var olmak; yok olmak sorunudur.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Köyüne dönmek isteyene 5 gebe düve verilecek
- Barış Atay’dan Özgür Özel'e sert yanıt
- Gaga Bulut'tan skandal pedofili yayını!
- Yatak odasında yakalandı: Kaçarken balkondan düşüp öldü
- Rusya'dan, Bakan Fidan'ın Suriye açıklamalarına yanıt
- Bakan Yerlikaya'dan 'kayyum' açıklaması
- Cemal Enginyurt'tan, Soylu'ya büyük taş
- İstanbul'da AVM yangını: Çok sayıda itfaiye sevk edildi!
- AKP'li üst düzey isimden 'genel af' yanıtı
- Kürsüde Erdoğan'a çok sert 'İsrail' tepkisi