Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu ataolbehramoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Büyük günlerin yüzüncü yılında

09 Eylül 2020 Çarşamba

Geçen yıl 19 Mayıs 1919’un yüzüncü yılındaydık.

Sadece 19 Mayıs’ın mı?

Erzurum, Sivas kongreleri, Amasya Bildirisi’nin yayımlanması, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Ankara’ya ayak basışları hep geçen yıl yüzüncü yıllarını tamamladı.

Bunların yanı sıra Mondros Ateşkes Antlaşması’nın (Ekim 1918) ardı sıra Türkiye’nin paylaşılmasının tescillendiği Paris Konferansı, İstanbul ve İzmir’in işgal edilmeleri, İtilaf Devletleri birliklerinin ülkenin çeşitli yörelerine girmeleri 1919’un acı olaylarıdır.

Yine geçen yıl, mayısta Sultanahmet’teki ilk büyük mitingin; mayısta İzmir’in işgali sırasında Hasan Tahsin’in düşmana ilk kurşunu atmasının, haziranda Aydın’da Yörük Ali kahramanlığının, ekimde Maraş’ta Sütçü İmam’ın işgalciye ilk kurşunu atışının da 100. yıldönümleriydi…

Kaç öğretmene ulaştı bilmem, ya da kaç öğretmenin haberi var? Bütün bu olaylar ve başkaları geçen yıl Cumhuriyet kitapları arasında “19 Mayıs’ın 100. Yılında Çocuklar İçin 1919 Dersleri” başlığıyla, öğretmen ve öğrenciler arasında bir okuma tiyatrosu olarak kurguladığım kitapçıkta sıralandılar…

***        

Bu yıl 23 Nisan 1920’nin yüzüncü yılındayız…

Sadece 23 Nisan’ın mı?

Bu yıl aynı zamanda İstanbul’da Meclisi Mebusan’ın Ulusal Ant’ı (Misakı Milli) ilan etmesinin, mart ayında İstanbul’un resmen işgal edilmesinin ve hemen ardından bu Meclis’in kapatılarak tutuklanan aydınların Malta Adası’na sürülmelerinin, gerici iç isyanların, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Şeyhülislam Dürrizade fetvası ve padişah onayıyla idama mahkûm edilmelerinin, Yunan karargâhının Selanik’ten İzmir’e taşınmasının Antep’te Şahin Bey kahramanlığının da yüzüncü yılıdır.

Bu olayların benzer bir kurguyla sıralandığı kitapçık da tamamlandı ve  bu yıl yine Cumhuriyet Kitapları arasında yer alacak.

Kaç öğretmen farkında olacak, kaç öğretmene (ya da anne babaya ve böylece çocuklara) ulaşacaktır bilemem, fakat ben (kitapçıklardaki öğretmen olarak) bu çalışmadan heyecan duyuyor, çocuklarla birlikte çok şey öğreniyorum…

Örneğin bu yıl yayımlanacak kitapçıktaki söyleşinin bir yerinde çocuklar öğretmene, “Neden İstanbul değil de Ankara başkent seçilmiş” diye soruyorlar….

İstanbul’un işgal altında oluşu kuşkusuz bir neden. 

Ama bu soruya bir yanıt daha var ki öğretmen de öğrencileriyle birlikte “Söylev”den öğreniyor bunu. ..Atatürk’ün kendi sözleriyle yanıt şöyle: 

….Hükümet merkezi öyle bir yerde olmalıdır ki, bakışlarını ülkenin bütün yörelerine eşit surette yönlendirebilsin. Eğer ülkenin bir köşesine çekilirsek, bu durumda bayındır olmayan ve bizden uzak olan yerleri unutabiliriz.

Anadolu’nun bugün istisnasız her noktası bir harabe halindedir, baykuş yuvası halindedir. Ne için böyledir? Bunun birçok sebepleri vardır. Fakat o sebeplerden biri de hükümet merkezinin İstanbul’da olmasıdır. İstanbul lâtif ve geniştir, ülkemizin en bayındır ve uygarlaşmış bir yeridir. Fakat bu uygarlık ve genişlik içinde bütün bakışlarımız, bütün varlığımız içe dönük kalmıştır. Asıl gerçek ve doğal kaynaklar gözlerden uzak kalmıştır. Onunla ilgilenememişizdir..

Bu ülkede çalışmak isteyenler ve bu ülkeyi idare etmek isteyenler ülkenin içine girmeli ve bu zavallı milletle aynı koşulları yaşamalı ki, ne yapmak lazım geleceğini ciddi olarak hissedebilsin. Bir insan Ankara’da başka türlü düşünür; İzmir’de, İstanbul’da başka türlü düşünür; Paris’te büsbütün başka türlü düşünür. Dolayısıyla, onun için hükümet merkezinin Anadolu’da olması lazım gelir.”         

Buraya alırken kısaltmaya kıyamadığım bu olağanüstü öngörülü sözlerde, bugün de hepimizin çıkaracağı dersler olsa gerek..

***        

Önümüzdeki yıl, 1921-22-23 derslerini tek bir kitapçıkta kurgulayarak çocuklarımız için, 19 Mayıs 1919/29 Ekim 1923 arasını kapsayan dört yılı böylece üç kitapta toplamış olmayı tasarlıyorum…

Bakalım…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları