Aslı Aydıntaşbaş

Trump’a teklif

12 Şubat 2017 Pazar

Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı, en iyi ihtimalle önümüzdeki 3-5 yıla yayılacak uzun ve meşakkatli bir seferberliğe dönüşüyor.
ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında geçen hafta gerçekleşen telefon görüşmesinin en somut sonucu da bu...
Görüşmede ağırlıklı meselenin Türkiye’nin Suriye’deki varlığı olduğunu biliyoruz.
Bildiğimiz bir başka nokta, 45 dakikalık görüşmede daha ziyade Türk tarafının derdini anlattığı, ABD tarafının dinlemede olduğu şeklinde. Erdoğan, Obama yönetiminin Suriyeli Kürtlerle işbirliği konusunda, kamuoyuyla da sık sık paylaştığı şikâyetlerini dile getiriyor. Buraya kadar sürpriz yok.
Sürpriz, Cumhurbaşkanı’nın IŞİD’in kalesi Rakka’yla ilgili Trump’a yaptığı teklif. Malum, Erdoğan daha önce Obama’ya “IŞİD’e karşı Rakka operasyonunu YPG’yle değil bizim desteklediğimiz ılımlı muhaliflerle yapın” demişti. Ancak Amerikalılar, aylar süren incelemelerden sonra Türkiye’nin teklif ettiği 20 bin kişilik muhalif ordusu yerine YPG’de karar kılmıştı.
Erdoğan-Trump görüşmesinde ortaya atılan yeni fikir ise, Rakka operasyonunu ağırlıklı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üstlenmesi. Aynı El-Bab’da olduğu gibi, IŞİD’in kalesine yönelik kuşatmanın TSK öncülüğünde (Arap muhaliflerin de katılımıyla) yürütülmesi.
Bakın... Pasifist değilim; gerekirse Türkiye’nin sınırları dışında askeri angajmanlara girmesini anlarım, yeri geldiğinde desteklerim. Ama Rakka işi bana mantıklı gelmiyor.
Birkaç nedenden dolayı... Bir, Rakka’nın sınırlarımızın güvenliği ya da Kürt kantonlarının birleşmesiyle doğrudan bir alakası yok. 1974 Kıbrıs harekâtının bir mantığı var; Türkiye sınırını IŞİD’den temizlemenin bir mantığı var; ama Suriye’nin 145 kilometre içerisindeki cihatçı başkentini ele geçirmenin bugünün Türkiye’si için stratejik bir önceliği yok...
Uluslararası bir güç söz konusu olsa anlaşılabilir. Ancak tek başına Türkiye’nin bu işi üstlenmesi, bizim kuşak için bir Vietnam’a dönüşebilir...
Amerikalılar meseleye son derece basit bakıyor. “Biri yapsın da kim yaparsa yapsın” havasındalar. Bizim ise tek motivasyonumuz, Amerikalıların Kürtlerle iş tutmaması.
Gel gör ki bu, Rakka’ya yürümek için iyi bir sebep değil. Suriye’deki Kürtleri ya da Kürt oluşumunu Türkiye için tehdit olmaktan çıkarmanın yolu, gerekirse geçmişte olduğu gibi Suriyeli Kürtlerle uzlaşıp (Kürtlerin de sadece Kürt bölgelerinde iddia sahibi olmayı kabulleneceği) makul bir kuzey Suriye haritası üzerinde anlaşmaktır.
Zaten, çözüm sürecinin mantığı da sadece PKK’nin silahsızlanması değil, aynı zamanda Türkiye’nin sınırlarının ötesinde bir Kürt hinterlandı kurarak nüfuz alanını ve refahı yaymasıydı. Bu formül, Barzani için doğruysa, Suriye’de neden olmasın?
Sahi, Rakka’da kral olsak ne yazar? Amerikalılar, Rakka IŞİD’den alındıktan sonra birileri çıkıp 150 bin nüfuslu kenti yönetsin istiyor ve bu işi Türkiye’ye havalet etmek istiyor. “Sünni dünyasındaki asıl sıkıntı, iyi yönetim olmaması. Kürtlerin yapması mümkün değil; bari Türkiye oradaki Sünnilerin hamisi olsun!” diyorlar.
Ama unutmayın. Bizler, Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı’nda anlattığı toprakların bilerek ve isteyerek reddi üzerine kurulmuş bir cumhuriyetiz. Şimdi dönüp yine Rakka’da belediye işletmenin, çöp toplamanın ne faydası var?
Ezcümle, Suriye’deki varlığımızın uzaması ya da kalıcı hale gelmesi, Türkiye’nin kimyasını değiştirir diye endişeleniyorum. Demokrasiyi daha da zayıflatır; olağanüstü hal ve güvenlikçi yaklaşımı, kalıcı hale getirir.
İktidar ve istikrarı, yanlış yerde arıyoruz. Türkiye’nin güçlü olması, güvende olması, uluslararası meşruiyet kazanmasının yolu, Trump’la Rakka’ya yürümek değil; demokrasiyi güçlendirmektir.
Gelin oraya bir el atalım...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları