Mapushane arkadaşıydılar...
Biri Fenerbahçe tutkunuydu; hem de nasıl..
Öteki Mekteb-i Sultani’dendi, futbol izlemeye bayılırdı, hele yolu Galatasaray maçına düşerse... Birinin adı vatan şairi Nâzım Hikmet, ötekisininki Osmanlı’nın sol hafı Kemal Tahir... Tutsak kaldıkları Bursa cezaevinde futbol oynadıkları söylenir. Memleket meselelerinden sıra gelirse de birazcık maç muhabbeti... Türk Edebiyatı’nın bu iki ustası acaba dünkü maçı izleseler ne düşünürler, ne hissederler, ne yazarlardı? Son düdük çaldığında emin olun ki Nâzım Hikmet çok sevinirdi; gerçi maç boyu sadece 2 şut atıp bir gol çıkartmak ruhunu okşamazdı ama Fenerbahçe’si kazandı diye yaşarırdı mavi gözleri; “Bütün bu işlerin cahiliyim ama, bu son günlerde, kanım biraz Fenerlilere kaynıyor gibi…” sözcükleri dökülürdü çatlak dudaklarından... Belki de Fenerbahçe’yle özdeşleşen şiirini tekrarlardı kim bilir:
“Futbolda eski kurdum / Santırdan alınca pası / Çakarım / Hooooooop! / 5 numro top / açık ağzından girer golkipin karnına / Bana mahsustur bu vuruş..”
Ya Kemal Tahir?
Kendi evinde, kendi sahasında 2.5 hücumla sonlanan ilk 45 dakika için ne düşünürdü? Beyoğlu’ndaki okul maçlarını anımsayıp, “Biz Grand Court’da daha tempolu oynardık” der miydi iç çekerek? Ya da “Görmesin sizi Ali Sami Bey, iki adımdan atamadığınız gollerden sonra sakın girmeyin sınıfa” sözlerini mırıldanır mıydı?
Evet, Türk Edebiyatı’nın bu iki ustası dünkü derbiyi nasıl yorumlar bilinmez, Fenerbahçe, “Oynamadan nasıl maç kazanılacağına” dair spor yüksekokullarına tez konusu olacak bir ders verdi dün TT Arena’da. Devre biterken bir kontraları var; şut atamadılar. Muslera’yı yere yatıran ilk şutu 86. dakikada Lens’in ortasında Alper’le buldular; ama uzatmanın ilk dakikasında De Souza’nın ağlara giden kafa vuruşuyla derbinin kazananı oldular. Galiba 6 yıl önce de adında yine De Souza olan bir başka Brezilyalı ‘Alex’le gülmüşlerdi, 85 dakika mahkûm oynadıkları maçta. Bir tür De Souza efsunu var galiba Fenerbahçe’de, Galatasaray derbilerinde Alaattin’in sihirli lambasında çıkan...
Şaka bir yana; futbol biraz da fırsat oyunu. Pozisyon bulana değil, golü atana 3 puanı veriyorlar dün olduğu gibi.
Peki, Galatasaray kazanamaz mıydı? Kazanırdı, inanın!
İlkyarıda Yasin, Sneijder ve Bruma doğru final vuruşları yapsalar, ikinci yarıda Rodriguez üzerine gelen Volkan’dan çekinmeden ayağını uzatsa “Atı alan Üsküdar’ı geçerdi” moda deyimle. Ya da Semih’in direkten dönen şutu en azından beraberliği kurtarırdı.. Ama dedik ya, Fenerbahçe’yleydi dün futbolun ilahları, kalelerini savundular, bir attılar, pir attılar, kazandılar...