Altan Öymen

Hiç mi kabahati yok?

09 Ağustos 2023 Çarşamba

Bir seçim sonrasında, o seçime katılan partilerin her birinin, kendi içinde bir seçim değerlendirmesi yapması çok doğal. O seçimi önde bitiren partilerin de daha sonra gelen partilerin de... Hepsi, hem seçimin genel koşullarıyla birlikte, kendi partileri içindeki durumun olumlu ve olumsuz yanlarını görecek ve bundan sonraki çalışmalarını o değerlendirmelerden faydalanarak sürdürecekler.

Son 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta yapılan iki turlu seçimimizden sonra da gündem hâlâ o değerlendirmelerle dolu.

Ama iki blokta da yapılan seçim değerlendirmelerinde seçimlerin “genel koşulları”yla ilgili bölümü üzerinde fazla bir ses çıkmıyor.

Diyelim ki seçimi önde bitiren Cumhur İttifakı mensubu partilerin o koşullardan hiçbir şikâyeti yok. İktidarı destekleyen medya gruplarının da yok.

Fakat Millet İttifakı’nın -popüler adıyla “6’lı masa”nın- üyelerinin de mi yok?

Yani, mesela memnunlar mı, AKP iktidarı ile yandaşlarının, seçim öncesinden başlayarak muhalefet partililerine ve medyanın özgür kalmaya çalışan kısmına yaptığı baskılardan?

Bu ülkenin gazetecilerinin, düşünürlerinin, siyasetçilerinin “yargısız infaz” anlamındaki, tutuklamalarla hapse atılmasından, ekranların günlerce, haftalarca karartılmasından, gazetelerin resmi ilanının kesilmesi gibi cezalara uğratılmasından, toplantıların, yürüyüşlerin yasaklanmasından, seçim süreci içindeki seçim suçlarının üstüne gidilmemesinden, “Türkçe bilmeyen kişiler”in seçmen haline getirilmesinden, belirli sandıklardaki oy sayımlarında, muhalefetin temsilcilerinin bile oylarının sayılmadığı oy sonuçlarının ortaya çıkmasından ve bunlara yapılan itirazların seçim mekanizmalarınca sonuca bağlanmamasından...

Hiçbir şikâyeti yok mu bu seçime muhalif parti olarak katılan bazı partilerin?...

Bu ve benzeri olayların hepsi, bu iktidarın, bugünkü duruma gelmesinden önce, kanunlara göre yasak olan ve bağımsız kurullar ve mahkemelerce cezalandırılması gereken olaylardı.

Bugün ise görmezlikten gelinerek dolaylı yoldan teşvik edilen olaylar haline gelmişlerdir.

Oysa demokratik siyaset tarihimizde, demokrasinin tüm gerekleriyle uygulandığı seçimler hiç eksik değildir. İktidardaki partinin muhalefet partileriyle eşit haklara sahip olduğu, kurallara aykırı hareket edenlerin -bağımsızlığı ve tarafsızlığı güvence altına alınmış- hâkimlerin önünde hesap verdiği seçimler yaşadık biz, ülkemizin 1950’de başlayan demokratikleşme sürecinde.

Bugün ise bütün o zamanlarda yaşananların tam tersine bir gidiş içindeyiz. Değindiğimiz olayların çoğuna, “Olur böyle vakalar” umursamazlığı içinde bakılabiliyor.

Hatta muhalefet partileri, kendi içlerinde özeleştirilerini yaparken, seçmenler de o eleştirilere katılırken daha çok şu yakınmayı yapıyorlar:

“Seçimde sandıkların kontrolünde zayıf kaldık.” “Hileleri yeterince önleyemedik.”

Sanki, sandıklardaki hile faaliyetini önlemek, sadece muhalefet partilerinin göreviymiş gibi... Veya muhalefet partilerinin asli görevi sadece sandık bekçiliğiymiş gibi...

Gerçekler ortada.

Evet, ülkemizde artık o “bekçilik” görevinin elbette yapılması, hem de büyük bir dikkatle yapılması, muhalefet partilerinin “en asli görev”i haline geldi. Ama Nasreddin Hoca’nın hikâyesindeki gibi. “O baskılarda ve hilebazlıklarda, o baskıları ve hileleri yapanların ve yaptıranların, bunda hiçbir sorumluluğu yok mu?” Yani yaptıklarının hesabını, onlardan soracak kimse olmayacak mı?

O hesabı, muhalefet politikacıları başta olmak üzere herkesin sorması gerekir.

Denilebilir ki iktidar sözcülerinin mahkemelere yaptığı telkinler -anayasa ile yasaklanmış da olsahâlâ sürdürülebiliyor. O şartlar altında, seçim suçları için mahkemeye başvurmakla, sonuca varılabilir mi?

Bugün sonuca varılamasa bile o başvurular kayda geçmiş olur.

Ve bir gün gelir, tüm o yasadışılıkların, kural dışılıkların hesabı, bağımsız ve tarafsız mahkemelerin önünde sorulabilir. Sorulamasa bile, bütün o başvurular bir gün, daha sonraki nesiller için yayımlanan belgeler haline gelebilir. Daha sonraki nesillerce bilgi edinilmesi ve ibret alınabilmesi için...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk ve İnönü 13 Kasım 2024
Kayyumlu rejim... 6 Kasım 2024
Kutlu olsun... 30 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları