Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Masayı kim dağıttı?

18 Şubat 2016 Perşembe

Nihayet şu maskeli balo bitti. Anayasa Uzlaşma Komisyonu dağıldı.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik beklenen açıklamasını yaptı:
• Süreç bir kere daha CHP tarafından sabote edilmiştir.
Oysa HDP’lilerin “Yarın kaçta toplanıyoruz” sorularına karşılık, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın şu sözleriyle oturum kapanıp, komisyon dağılmıştır:
• Yarın toplantı yok, komisyon nihayete ermiştir!
Yanlış anlaşılmasın! Burada komisyonu AKP’nin dağıttığını ileri sürecek değilim. Zaten aslında “Masa neden dağıldı” sorusundan çok, sorulması gereken “Masa neden kuruldu” sorusudur.
Öyle ya! Bir anayasa etrafında birleşip, bütünleşip, anlaşmalarına imkân olmayan ve bunu kendileri de pek de âlâ bilen, eylemleriyle de cümle âlemin gözüne sokan güçlerin bir kez daha bir masada bir araya gelmelerinin herhangi bir anlamı yoktu.
O zaman neden düzenlendi bu maskeli balo?
Olayların ardındaki gerçekten çok, algıyla karar veren toplumda yeni bir yanılsama yaratmak için toplanmıştı masa.
Herkes şu mesajı iletmek peşindeydi:
• Ben yeni bir anayasa istiyorum uzlaşmayan karşı taraf!

***

Ne yazık ki, gerçek bu değil. 2016’da dehşet verici bölgesel bir savaşın da eşiğinde olan Türkiye’yi yöneten bu Meclis, yeni bir anayasa üzerinde uzlaşacak bir yapıya sahip değil.
Başka türlü olması da beklenemez. Milletin kendisi, ülkenin temel ilkeleri konusunda konuşup uzlaşmaya hazır değil. Kendisiyle aynı fikirde olmayanı öteleyen, öteki ile komşu olmak, hısım olmak istemeyen toplum, daha komşu olarak, uyum içinde yan yana yaşamayı içselleştiremezken gelişmiş bir demokrasinin temel ilkeleri üzerinde nasıl uzlaşsın ki?..
Durum böyleyken partilerin, Anayasa Uzlaşma Komisyonu etiketiyle bir araya gelmelerinden daha büyük kandırmaca yoktur.
Kimsenin kanmadığı, bir kandırmacadır bu.
Kandırmacanın baş aktörü, bölünmüşlüğü, gerginliği, uzlaşmazlığı, düşmanlıkları politakasının ana çizgisi haline getiren ve buradaki sorumluluğunu gözlerden gizlemek isteyen kimse, odur.
Bir kere daha yineleyeyim:
Bu Meclis bir anayasa yapamaz, çünkü bu Meclis, özgürlük ve erinci sağlayacak, demokratik uzlaşma ruhunun değil, toplumun gittikçe derinliklerine kök salmakta olan, kronik bölünmüşlüğün ürünüdür.

***

Oysa Türkiye yeni bir yapılanmanın eşiğindedir.
Türkiye hangi sistemle yönetilirse yönetilsin hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Yeni yapıya uygun yeni bir giysi şarttır. Bu yeni giysi toplumsal uzlaşmanın ürünü olacak olan anayasadır.
Herkes bunun gerekliliğinde hemfikirdir. Ama herkes de görmelidir ki, bir savaşın eşiğinde olan Türkiye sorunlarına demokratik çözümün önkoşulu olan toplumsal mutabakattan uzaktır.
Aslında savaştan da beter olan da budur.
Bir Latin Amerika devrimci türküsünde şöyle der:
“El pueblo unido jamas sera vincido.” Birleşmiş bir halk hiçbir zaman yenilemez.
Evet, o birleşmişlik, sonunda toplumu zafere götürür. Burada sözü edilen meydan savaşı zaferi değil; demokrasi, özgürlük, insanca yaşam alanındaki zaferdir.
O zaferler için kana ihtiyaç yoktur. Çünkü o zaferin bayrağını bayrak yapan üstünde al kan değil, çevresindeki mutabakattır.
Son zamanlarda düşmandan çok söz ediliyor. Gerçekten düşmanların çoğaldığı, herkesin herkese düşman olduğu zamanda ve mekânda yaşıyoruz.
Bize sürekli düşman gösterenlere karşı dikkatli olmalı, her düşman diye gösterilene saldırmamalıyız.
Çünkü pek de mümkündür ki, düşmanı işaret edenin bizzat kendisi, düşman diye gösterilenlerden daha zararlı ve daha düşman olabilir.
Tehlikenin büyüğü, dışarda değil içerideyse eğer, bilin ki, düşmanın büyüğü de dışarıda değil, içeridedir.
Söyleyin şimdi, masayı kimin dağıttığının ne önemi var?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları