Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kutlu olsun!

23 Nisan 2016 Cumartesi

Bugün 23 Nisan.
Bugün milli iradenin bağımsızlıkla buluştuğu günün yıldönümü.
Kutlu olsun!
Milli iradeyi, kişisel sultasının aracı olarak görmeyip, ona saygı gösterenlere kutlu olsun!
Milli iradeyi baskıya bahane etmeye kalkmayıp, demokrasiyi üstün tutanlara kutlu olsun!
Milli iradenin tarihi tecellisi olan, laik demokratik Cumhuriyetin savunucularına kutlu olsun!
Her toplum, her ulus kendi tarihini yazar. Türkiye’nin insanları da tarihlerini yazarlarken en karanlık günlerini, demokrasiyle aşmışlardır. Prof. Dr. Bülent Tanör, ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kaleme alırken bu olguyu “savaş demokrasisi” olarak adlandırmıştır.
Evet işgal, yoksulluk, geri kalmışlık, çağdışılık, boyun eğmişlik, savaş koşulları içinde oluşup gelişen ve bozgunu zafere dönüştüren “savaş demokrasisi” ile yenilmiştir.
Bütün 20. yüzyıl ulusal kurtuluş savaşları içinde tek olan bu olgunun temelinde, işgale ve boyun eğmeye razı olmayan Anadolu halkının bu iradesinin ifadesi olan “kongrelerin iktidarları” yatar.

***

23 Nisan 1920’de ülkenin dört bir yanından gelen temsilcilerin katılımıyla Ankara’da toplanan TBMM ile doruğuna erişen ve sayıları otuzu bulan kongreler yerelden bölgesele, bölgeselden ulusala evrilerek gelişmişlerdir.
Bu kongre iktidarlarının hepsi demokratikti. Çünkü hepsi, halk tarafından seçilen temsilcilerden oluşmaktaydı.
Bu kongrelerin hepsinde, kararlar çetin müzakerelerden sonra oylama suretiyle alınmaktaydı. Ve bu kongrelerin hepsinde de muhalefet bulunmaktaydı. Diktalarda hep rastlanan bütün kararların liderin iradesi doğrultusunda, oybirliğiyle alınması söz konusu değildi.
Nihayet, kongrelerde, asker sivil bürokrat kadronun büyük ağırlığına karşın, askeri iradenin sivil iradenin emrinde olması kuralı hep yürürlükte kaldı.
Savaşın koşulları, kolayca aksi yönde bir gelişmeye yol açabilirdi. Ayrıca bu yönde görüş bildiren çok kişi de olmuş ama milli iradenin kendi egemenliği konusundaki kıskanç titizliği, lider kadronun da bu yöndeki şaşmaz kararlılığı, savaş demokrasisinin işlemesini sağlamıştır.
Osmanlı’nın son Washington büyükelçilerinden olup Ermeni olayları üzerinde ABD ile tartışmaya giren ve “istenmeyen kişi” ilan edilmesi üzerine “Zahmet buyurmayın hükümetime bildirdim, ben zaten İstanbul’a dönüyorum” diyen ve Sivas Kongresi’ne delege olarak katılan Ahmet Rüstem orada, Mustafa Kemal’e şöyle diyordu:
“Paşa şimdi siz her şeyi yapabilirsiniz. Unutmayınız ki, burada Cemiyetler Kanunu’na göre teşekkül etmiş bir heyet değiliz. Bizim bir ihtilal heyetinden başka hüviyetimiz yoktur. Mahiyetimizin bize verdiği cüretle her şeyi yapabiliriz.”
Bülent Tanör sonunu şöyle bağlıyor:
“Mustafa Kemal bu tavra karşı çıktı.
Bir başka örnek de yine Mustafa Kemal’den Kara Vasıf Bey’e yönelen şu uyarıdır: ‘Bizim aramızda ne Babıâli baskınına ne Yıldız yağmasına ve ne de herhangi bir maceraya yer verecek kimse yoktur. Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nın hedefi evvela memleketi düşmandan kurtarmak ve sonra da müstakil ve hür milletin layık olduğu devleti kurmaktır.’ ”

***

23 Nisan böyle bir, eşsiz savaş demokrasisinin simgesidir.
Mustafa Kemal de böyle bir hareketin önderi.
Kutlanmamak istenen gün bugün, anılmamak, unutturulmak istenen adam bu adamdır.
Her gün gelen şehit cenazeleri bahane edilerek, 23 Nisan törenlerinin ertelenmesinden daha abes bir şey olamaz.
Tam tersine şehit cenazelerini önlemenin yolu 23 Nisan’ı ve onun simgelediği kurtuluşa demokrasi ile varma yöntemini benimsemekten, o günün ruhunu özümsemekten geçer.
O günün demokrasi anlayışına çok ihtiyacımız var, o anlayış sayesindedir ki, millet tek yumruk halinde kurtuluşuna yönelmeyi başarmıştır. Bunun ardında ise milli iradeyi tek bir hedefe yöneltecek bir bütünlüğe eriştiren önder vardı, milli iradeyi şahsi ikbalinin aletine dönüştürmeye uğraşan mürşit değil.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları