Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Hiçbir devrim...’

01 Kasım 2019 Cuma

Nevşehir CHP örgütünün, 29 Ekim’de Cumhuriyet ve Atatürk yürüyüşüne, önce valilik tarafından izin verilmemiş olmasına, tüm yurt çapında gösterilen tepkiler üzerine geri adım atılmış olması, son zamanlarda AKP çevresinde esen Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı rüzgârların görmezden gelinmesine neden olmuyor.

Cumhuriyetin ilanından bu yana neredeyse, yüzyıl geçmesine rağmen bu karşıt davranışlar haklı olarak şu sorunun sorulmasına neden oluyor:

- Ne zaman bitecek bu itirazlar??

Bu soru aklıma 1989 yılında Fransa’da yaşanan büyük tartışmaları getirdi. Bilindiği gibi 1989, 1789 Büyük Devrimi’nin iki yüzüncü yıldönümü idi.

Bu vesileyle yıl boyunca Fransa’da akla gelecek her alanda değişik, son derecede ilginç etkinlikler düzenlendi.

Ama Büyük Devrim’in iki yüzüncü yılında şu sıcak tartışmalar da oldu:

- Devrim iyi mi olmuştu kötü mü? Olmasaydı daha iyi mi olurdu?? 

Doğrusu aradan geçen 200 yıllık süreye rağmen bu tartışmanın hâlâ sürmesini biraz şaşırtıcı bulanlar az değildi.

O sırada Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi olan Ortadoğu uzmanı olarak ün yapmış, Kahire doğumlu Eric Rouleau’dan mülakat için randevu aldım, söyleşimiz sırasında, aradan geçen 200 yıla rağmen tartışmaların hâlâ sürmesindeki garipliğe değindim. 


- Gayet doğal dedi, gazeteci büyükelçi, bu durum Fransız Devrimi’nin hâlâ canlı olduğunun göstergesidir.

Sonra devam etti, “Büyük Devrim de, diğer devrimler gibidir. Bir anda olup bitmez. Etkileri tepkileri sürer gider. O canlı bir olgu olarak sürdükçe de tartışılması da kaçınılmazdır. Her zaman da karşıtları olacaktır.” Ardından ekledi:

- Hiçbir devrim, bir kerede elde edilip, kazanılan ve sonra kulağının üstüne yatarak korunan bir edim değildir.

Ünlü meslektaşım haklıydı. Nitekim bu olaydan dört yıl sonra, büyük devrimin en büyük kazanımlarından biri olan laiklik konusunda (sivil okullar bağlamında) Fransa’da yüz binler, milyonlar sokaklara dökülecekti. 1905 yasası ile çözülmüş sanılan laiklik konusu hâlâ canlıydı ve tartışmalar da bu yüzden sürmekteydi.

Aynı şey, bir devrim olduğu kuşku götürmeyen Cumhuriyetimiz konusunda da geçerlidir. O da bir kez ilan edildikten, uyum yasalarının birer birer kabul edilerek, kurumlarının teker teker oluşturulduğu, ilk dönemlerinin ardından “Eh bütün bunlar oldu. Artık iş bitti” diyerek kulağımızın üstüne yatarak, kendi haline terk edilecek bir oluşum değildir. Toplumsal gelişmenin her aşamasında, her yeni sorunla karşılaşıldığında, o devrimin yapısının bir yeni taşını daha döşemek zorunludur.

Çünkü Cumhuriyet devriminin daha çözülmesi gereken sorunları vardır ve çözüldükçe de daha yenileri çıkacaktır.


Cumhuriyetin ilanının 96 yılında hâlâ tartışılması işte bundandır. Bu Cumhuriyetin dahili ve harici düşmanları olacağını, önderi de öngörmüş ve belirtmiştir.

Gelişmelere bu doğal olgunun ışığında baktığımızda görürüz ki, karşı karşıya bulunduğumuz, güçlüklere karşın durum umutsuz değildir.

Evet, aydınlanmacı laik Cumhuriyetin karşıtlığını, başlangıçtan beri inatla savunmuş olan AKP, 17 yıldır iktidardadır.

Ama bu 17 yıl içinde devletin tüm erklerini ele geçirmiş olan AKP, toplumdaki aydınlanmacı laik Cumhuriyet azmini azaltamamış, tam tersine güçlenmesini engelleyememiştir.

Cumhuriyeti kuranların izinden giden ve onu ancak geliştirerek, yeni sorunlara da yeni çözümler üreterek koruyabileceklerinin farkında olanlar, bütün baskı ve zulme karşın dimdik ayaktadırlar. Son dönemlerde bu olayın farkındalığını belirten işaretler artmaktadır. 96. yıl kutlamaları bu göstergelerden biridir.

Cumhuriyetin dünkü başyazısında dikkat çektiği olgu da budur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları