Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Eylül

27 Eylül 2015 Pazar

Sevgili,
Üç gün önce, bir anlığına başa baş gittiler, sonra gece yeniverdi bir kez daha günü. Güneşli ılık günler dolayısıyla pek farkında olmasan bile, bil ki artık geceler daha uzun. Bilmiyorum gecelerin bilincine varınca senin de kapladı mı içini, bir hüzün?
Şimdi sana tuhaf gelecek, ama ben o hüznü, 21 Haziran’da, en uzun günde yaşamıştım, ertesi günden başlayarak, günlerin geceler karşısında gerileme sürecine gireceğini düşünerek. Ne tuhaf değil mi, en uzun güne sevinecekken gecelerin günleri kemirmeye başlayacağını fark edip hüzünlenmek.
Ama ben 21 Haziran hüznümün intikamını, 21 Aralık günü alırım. Günün en erken solduğu, gecenin en uzun olduğu o tarihte bende bir neşe olur ki, sorma gitsin!
Çünkü karanlıklar içinde bilirim ki, artık günlerin geceyi kemirme süreci başlamıştır.
En uzun gecede, uzun günlerin muştusunu almak, en uzun günde uzun gecelerin hüznüne dalmak pek akıllı işi değil biliyorum ve Pascal’ın şu sözleri geliyor aklıma:
- Hiç içinde bulunduğumuz anı yaşamayız, ya geçmişteyizdir ya da gelecekte.

***

Tabii, en akıllıcası, içinde bulunduğun anı yaşamaktır. Zaten gerisi de lafügüzaftır.
Geçmiş artık yok, geleceğin ise bizim için olup olmayacağı belli değil.
En uzun günleri, içinde bulunduğum zamanın keyfiyle yaşadığım ender anlar, bayramların en güzeli olan ve şimdiye kadar birkaç kez Paris’te yaşamak olanağını bulduğum “Fete de La Musique” (Müzik Bayramı) günleridir. 1982 yılında, Fransız Kültür Bakanı Jack Lang’ın, bakanlığın müzik ve dans direktörü Maurice Fleuret’nin önerisiyle başlattığı şenlik, günümüzde yüzden fazla ülkede yapılmaktadır. Başlangıçta, amatör toplulukları müzik yapınız (faites de la musique) diyerek teşvikle yola çıkan müzik bayramı, Paris’te tam bir şölen oluyor. Havanın saat 22 sularında karardığı 21 Haziran’da kentin sokakları, her cinsten, her dilden, her dinden, her tınıdan, her yaştan, her renkten, amatör veya profesyonel müzikçinin hünerlerini sunmalarıyla tam bir şenliğe dönüşüyor.

***

Hep düşündüm, acaba bizim ülkemizde örneğin İstanbul’da da böyle bir müzik bayramı yapabilir miyiz diye. Sonra vazgeçtim.
Vazgeçtim çünkü müzik ile gürültünün birbirine karıştırıldığı bir diyardayız evvela.
Sonra, kimsenin kimseye müziğini dayatmadığı, kimsenin, kimsenin müziğini de yadsımadığı bir toplum olmamıza, kentlerimizin sokaklarının değişik tınılarla dolmasının zenginlik olduğunu anlamamıza daha çok var. Müzik bayramı kafasının içi, sivil toplumu bile üniformalı olanlara göre değil.
Ben sevgili, Paris’te dört kez katıldığım, müzik bayramlarında, yalnızca o en uzun günü, rengi, kokusu, tınısı ile doyasıya yaşadım, uzun geceleri anmanın hüznü olmadan.
Her neyse, uzun gecelerle başladık, derken yine uzun günlere kaçtık.
Sözlerimi şair dostum Ahmet Kadri Ergin’in “Eylül” dizeleriyle noktalayayım:
“Gençlerin iç çekişleriyle
yarışır
yaşlıların sapsarı iniltileri
ayrılık mührünü yanında taşır
bütün sevdalar
kolay unutulacak
bir uzun kış bestesine
hazırlanır yağmurlar
kadınlar erkekler
hüznün ve Eylül’ün telaşındadırlar.
artık nereye kaçsan
her yer sonbahar.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları