Bir ihtimal daha var...

12 Mayıs 2020 Salı

Dünyanın dört bir yanında, koronavirüsün yol açtığı önlemlerin yumuşatılması girişimleri başladı. Bazı yerlerde yumuşama dönemine geçiş için henüz erken olduğu görüldü, geri adım atıldı; kimi yerlerde dikkat edilmezse gelecek olan ikinci dalganın birinciden daha yıkıcı olacağı öngörüleri ileri sürüldü.

Türkiye’nin normalleşme paketinin içinde baş sırada yer alan girişimlerden biri de AVM’lerin açılması. Uzman olduğu belirtilen kimi kişiler, AVM’lerin açılması için vaktin erken olduğunu, böyle bir hamlenin çok vahim sonuçlar doğurabileceğini söylüyor.

Buna karşı öne sürülen önerilerden biri de halkın olayı protesto ederek kendiliğinden AVM’lere gitmemesidir.

Şimdiye dek yaşadıklarımızın da açıkça gösterdiği üzere, halkımızın sosyal bilinci böyle spontan bir eyleme girişecek ve onu başarıya eriştirecek ölçüde gelişmiş olmadığından, bu öneri gerçekçi değildir.

***

Covid-19 salgınının kısa vadelinin ötesindeki sonuçlarına baktığımızda görünen, herkesin bir noktada görüş birliğine varmış olduğudur.

O da artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağıdır.

Kapitalizmin büyük çıkmazı ile aynı anda patlak vermiş olan Covid-19 salgını, zaten evrenselleşmiş olan krizi daha da derinleştirecektir.

Birçok kişi, büyük çevre krizi ile birlikte, bu durumun daha paylaşımcı, gelir uçurumlarının görece daha azaldığı, çevreye daha saygılı, daha katılımcı, daha demokratik yeni bir dünya düzeninin oluşmasıyla çözüleceğini söylemektedir.

İnsanlığın kurtuluşu adına önerilerinde haklıdırlar. Ancak böyle yeni bir dünya düzeni ile gezegenimiz düze çıkabilecektir.

Böylesine yeni bir dünya düzeninin egemen olması devrim demektir. Günümüzde böyle bir değişimin koşulları bir araya gelmiş midir?

Dünyamızın egemenleri, artık koşulların zorladığı böyle bir değişimin gerçekleşmemesi halinde oluşacak topekûn yok olma sürecinin kendilerini de birlikte sürükleyeceğini görecek vizyona ve bunun gereklerini yaşama geçirecek cesarete sahip midirler?

Yaşamakta olduğumuz ve en az Covid-19 kadar vahim olan çevre krizi karşısında kapitalizmin ağababalarının tutumu, onların böylesine bir vizyondan ve cesaretten yoksun olduklarını ortaya koymuştur. Kapitalizmin kalesi ABD’de kriz, durumun vahametini kavrayacak çapta ve nitelikteki yönetimleri değil, faşizan eğilimleri şahlandırmış, maskara benzeri, maceracı Trump yönetimini doğurmuştur.

Covid-19, AB’de de dayanışmacı, çevreci, özgürlükçü, paylaşımcı eğilimlerin öne çıkmasına değil, bilakis Avrupa dayanışması olgusu konusunda kuşkular doğuracak, dar görüşlü, bencil tutumların artmasına neden olmuştur. Faşizan popülist siyasetlerin tüm Avrupa ülkelerinde sürekli ve istikrarlı yükselişine tanık olmaktayız hep.

Avrupa’nın yakın geçmişi bu durumda sonucun ne olduğunu hepimize göstermiştir.

***

Üstesinden gelinmesi çok güç bir yapısal kriz içindeki Türkiye açısından da durum farklı değildir.

Geçen gün uzun bir telefon görüşmesi yaptığım kadim dostum Prof. Dr. Gencay Şaylan şöyle diyordu:

- Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu koşullar, bu gidişin sonunda iktidarın seçimle değişeceği demokratik bir değişime değil, bilakis koyu bir diktaya elverişli görünüyor. Bu konuyu yazdığı kitabın basılmak için 65 yaş üstünün sokağa çıkma yasağının sona ermesini beklediğini de belirten Gencay Şaylan’ın haksız olduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor.

Evet, Covid-19 sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; evet, topyekûn bir dünya krizinden çıkış, daha çevreye saygılı, daha katılımcı, daha paylaşımcı, daha özgürlükçü, daha dayanışmacı, daha demokratik bir düzen ile mümkün olacak.

Dünya için olduğu gibi Türkiye için de çözüm yolu bu. Ancak bu. Ama koşullar bunun gerçekleşmesine el vermez ise o zaman ne olacak??

İşte o zaman bir ihtimal daha var. O da...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları