Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Asgari müşterek

30 Temmuz 2016 Cumartesi

Havacılık tarihinin ilk dönemlerinde, en büyük tartışma geleceğin göklerdeki egemeninin, havadan hafif olanların mı, yoksa ağır olanların mı olacağıydı. Düz mantık havadan hafif olanlardan yanaydı, oysa zaman doğru yanıtın havadan ağır olanlar olduğunu gösterecekti.
Siyasette de bir zamanlar, egemenliğin bütün öğelerini tekeline almış iktidarların daha güçlü olduğu düşünülürdü. Belki de
o zamanlar için çağın gerçeklerini yansıtan o görüş yanlış değildi. Ama zaman değişti. Mutlak iktidarın mutlaka yozlaştığı ve yozlaştırdığı, baskıya dönüştüğünden yola çıkılarak, kuvvetler ayrılığı ilkesinin yaşama geçmesiyle birlikte, güçleri ayıran iktidarların daha adil, daha demokratik ve de dolayısıyla daha da güçlü olduğu gerçeğine varıldı.
Bir sürü birbirinden ağır çok boyutlu sorunlarla darbenin, parçalanmanın, toplumsal kaosun eşiğine kadar gelmiş olan günümüz Türkiye’sinde selameti iktidarın mutlaklaştırılmasında gören görüş, kuvvetler ayrılığı ve toplumsal mutabakat çözümünde gören düşünce karşısında alan kaybediyor ve uzlaşı gittikçe öne çıkmaya başlıyor.
Bu da evrensel gelişmenin doğal sonucudur.
Bakalım, Türkiye’nin sorunlarının çözümü için şart olan demokrasi konusunda mutabakat gerçekleşecek mi?
Toplumsal mutabakatın gerçekleşmesi için, demokraside asgari müştereklerde birleşilmesi şart.

***

Üzerinde uzlaşılmış olan, bu asgari müştereklere dayanan toplumsal yaşam, onlardan güç alarak gelişip demokrasinin temelini ve dolayısıyla güvencesini oluşturacaktır.
Bunun ilk koşulu da, kimsenin ötekileştirilmemesi, din, dil, etnik köken farkı gözetilmeyerek devletin bütün inanışlara ve bütün etnisitelere saygı gösterip eşit uzaklıkta durmasıdır.
Bu noktada, Türkiye’de rejimin en tartışmalı alanlarından biri olan laiklik konusuna geliyoruz.
İlk bakışta ne kadar çelişkili gibi görünürse görünsün, Türkiye’de son yıllarda yalnız demokrasi için değil, toplumsal barış ve birliktelik için de laikliğin zorunluluğu daha çok kabul edilir hale gelmiştir.
İçinde bulunduğumuz bölgenin kan ve ateş içinde debelenmesinin nedeni bu gerçeği bir türlü yeterince kavrayamamasından kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de yaşadıklarımız da, toplumsal yaşamın din kurallarına göre düzenlenmesi çabalarının toplumu daha dindar, daha istikrarlı, daha ahlaklı yapmayıp daha kırılgan hale getirdiğini, mezhep ve tarikat çekişmelerinin, birlik ve bütünlüğü zedelediğini, dinci siyasetin ılımlı çizgide kalamayıp mutlaka köktenci bir tırmanışa girdiğini, dolayısıyla laikliğin zorunluluğunu kanıtlamış bulunmaktadır.
Geçmişte laikliğe eleştirel yaklaşmış, kendini İslamcı olarak tanımlayanlardan da bu gerçeği kabul edenlerin arttığına tanık oluyoruz.
Tunus’taki En Nahda partisi de bu gerçeği görmüş ve partinin 10. Büyük Kongresi’nde din ile siyaseti birbirinden ayırdıklarını söyleyen Raşid Gannuşi, delegelerin yüzde 70’inin desteğini almıştır. Böylelikle Tunus, demokrasi yolunda büyük rubikonu da aşmış, Türkiye’yi de geride bırakmıştır. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde demokrasinin önkoşulu, laiklik asgari müştereğinde birleşmektir.

***

Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde her inancın, her mezhebin, özgürlüğünü güvence altına alan, laiklik asgari müştereğinde toplumsal uzlaşı sağlanamadığı takdirde demokrasi de, toplumsal birlik de mümkün değildir. Tarih boyunca yaşanmış, şu anda da içinde bulunduğumuz bölgede yaşanmakta olup dikkat edilmezse bize de sıçrayabilecek olanlar bunun kanıtıdır. Eğer Tayyip Erdoğan, bu asgari müşterekte buluşmayı ve kuvvetler ayrılığını içine sindirmeyi başarabilirse, hem Türkiye’yi selamete çıkarma yolunda adım atacak hem de iktidarını güçlendirecektir.
Nedersiniz,Tayyip Bey bunu yapabilir mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları