Ahmet Özgüneş

Özgür Düşünce ve Gelişme

14 Kasım 2013 Perşembe

İnsanlığın gelişmesi özgür düşünce ile paraleldir; bu önemli gerçeği tarih bize öğretiyor. Tarih boyunca özgür düşüncenin yaratıcılığa ve sonuç olarak gelişmeye yol açtığını görüyoruz. Özgür düşüncenin tıkandığı medeniyetlerin durağanlaştığı ve çöktüğü görülmektedir. Gelişmeden anladığımız ekonomik zenginleşme, güzel sanatlar, bilim ve teknolojide ilerlemedir; saydığımız alanlarda gelişme birbiri ile paralel gitmektedir. Örnek olarak güzel sanatları ihmal eden veya kötüleyen bir kültürde bilimler gelişmez, uzun süreli teknolojik ve ekonomik gelişme oluşmaz.
Tarihte özgür düşüncenin yok edilmesi ile birlikte sona eren medeniyetlerin örnekleri çoktur; en çarpıcı örneklerden biri İslam dünyasının durumudur. Müslümanlar İran ve Suriye’yi zapt ettiklerinde İran, Hint ve Roma medeniyetleriyle karşılaştılar. Bu büyük medeniyetlerin etkisiyle İslam aydınlanması başladı; Farsi İbni Sina, Türk Farabi, Endülüslü İbni Rüşt gibi büyük filozoflar antik Yunan felsefesinden de etkilendiler ve özgür İslam düşüncesi yarattılar. İslam Aydınlanması 8-13 asırlar arasında takriben 400 yıl sürdü; etkileyici ve parlak bir İslam medeniyeti doğmasına yol açtı. İslam âlimleri bu gelişmeleri lanetlediler; İslam dinine aykırı gelişmeler olarak nitelediler. Osmanlı Devleti’nin parlak bir İslam medeniyeti yarattığı öne sürülebilir; bu tez bir ölçüde doğrudur. Osmanlılar İran ve Doğu Roma imparatorluklarının yarattığı medeniyetlerden etkilenmişler ve devirlerine göre bütün inanışlara açık, toleranslı bir idare altında gelişmişlerdir. 16. yüzyılda Suriye ve Mısır’ın imparatorluğa katılması ile başlayan İslamlaşma ve içine kapanma ile birlikte Osmanlıların durağanlaştığını ve nihayet çöktüklerini görüyoruz.
Büyük Atatürk ve arkadaşlarının başardıkları devrimlere baktığımızda, temel amacın özgür düşünce ortamının oluştuğu ve buna bağlı olarak güzel sanatların ve bilimlerin özgürce geliştiği bir kültür yaratmak olduğunu görüyoruz. Atatürk devrimleri hedeflerine kısmen ulaşmışlardır. Şüphesiz bir topluma yüzyıllarca yaşadığı durağan hayat tarzını, o hayat tarzının oluşturduğu değerleri, kısaca geleneksel kültürü unutturmak olanaksızdır. Nitekim ülkemizde, demokrasi yani halkın tercihlerine bağlı yönetim gelmesi ile birlikte geleneksel kültüre dönme istekleri ve talepleri dile getirilmeye başladı. Sağ iktidarlar bu taleplere olumlu baktılar ve taviz verdiler. Bu talepler giderek güçlendi; geleneksel kültüre dönmek isteyenler toplumun bütün kurumlarında güçlü olarak yer aldılar; nihayet ve AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte devleti yönetmeye başladılar.
Son söz olarak vurgulanması gereken şudur: İktidarda kim olursa olsun özgür düşünceyi ve bu düşüncenin yarattığı ürünleri yok etmeye çalışmak kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Suudi Arabistan’dan Mısır’a, İran’dan Suriye’ye kadar Ortadoğu ülkelerinin hali ortadadır. Türkiye’de geleneksel değerler içinde yaşamak isteyen önemli bir kitle var; bunların diledikleri gibi ve özgürce yaşama hakları vardır. Ülkemizde bir de özgürce düşünmek, özgürce yaratmak ve özgürce yaşamak isteyenler var; kimse inkâr etmeye kalkışmasın, ülkenin gelişmesinin dinamosu bu insanlardır. Özgür düşünceyi boğmak hiç kimsenin hayrına değildir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Su (29.01.2014) 29 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları