Olaylar Ve Görüşler

Toplumu dönüştürmenin yolu - Cengiz Karahan

12 Aralık 2024 Perşembe

Eğitim öğretimin toplum için önemini, dünya üzerinde bulunan bütün organize devletler bilmektedir. Eğitimin içeriği ve kapsayıcılığı; “mülkiyet edinme, artı değer yaratma, paylaşımı dengeleme” gibi kavramların “modern devlet” oluşumuyla toplum yaşamına girmesiyle artmıştır. Eğitim öğretim, gelecek nesiller için; yazılı kültürün ve geçmişte yaşanan tarihin de uygarlık kalıtıdır. Böyle olduğunu tarihi bulgulardan ve arkeolojik kazılardan biliyoruz.

DEVRİM KANUNU

Eğitim öğretimin gerekliliği ve “nasıl yapılması” gerektiği hakkında birçok bilim insanının söylediği yüzlerce özlü söz vardır. Ama bunlardan en anlamlısını, bu ülkenin kurucusu Atatürk söylemiştir: “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.”

Eğitim öğretim hakkında yukarıdaki veciz sözü söyleyen Atatürk, 3 Mart 1924 tarihinde Tevhidi Tedrisat Kanunu‘nu (Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi Kanunu) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de onayı ile kabul etmiştir. Kabul edilen ve uygulamaya koyulan bu devrim kanunu ile bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde uygulanacak eğitim sisteminin laik ve modern eğitim olarak uygulanmasını ve merkezi hükümet tarafından uygulanıp, denetlenmesini amaçlamıştır. Bu kanunla, eğitim öğretimdeki iki başlılık ortadan kaldırılmış, ülkedeki bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.

LAİK, BİLİMSEL EĞİTIM

430 sayılı Eğitim Öğretimin Birleştirilmesi Kanunu ile;

- Dini eğitim veren okullar (medreseler) ve diğer geleneksel eğitim kurumları kapatılarak eğitim öğretim tek çatı altında toplandı.

- Dini eğitimin yerini laik ve bilimsel temellere dayanan eğitim öğretim aldı.

- Batılı eğitim anlayışına (çağdaş uygarlık) uygun müfredat öğretim metotları benimsendi/ uygulandı.

- Karma eğitim zorunlu kılınarak kız ve erkeklerin bir arada okumaları sağlandı. Kızların/ kadınların eğitim haklarını kullanmaları kolaylaştırıldı.

Anayasamızın 24. ve 42. maddeleri ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2. ve 10’cu maddeleri, Türkiye Cumhuriyeti okullarında uygulanan eğitim öğretimin; Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı olarak, laik ve bilimsel eğitim öğretim uygulanmasını emreder. 

BAKAN SUÇ İŞLİYOR

Mevcut anayasaya göre, “anayasal devleti” koruyacağına yemin eden milli eğitim bakanı bütün bunları bilmez mi? Tabii ki bilir. Laik, bilimsel ve çağdaş eğitimin ne anlama geldiğini bilmez mi? Tabii ki bilir. Ama toplumu dönüştürmenin, ortaçağ karanlığına sürüklemenin en kestirme yolunun eğitim-öğretim olduğunu da bilir. Milli eğitim bakanı anayasal suç işlemiştir. İstifa etmelidir!

Hiç kimsenin üzerine yemin ettiği anayasayı ihlal etme hakkı yoktur. Türkiye, bir Afganistan, bir Arabistan, bir İran vb. değilse, yukarıda açıklanan anayasa ve söz konusu kanunlar sayesindedir. Eğitim öğretim uygulamalarında emirlerine uyulan kanunlar ve kanun maddeleri, Türkiye’yi çağdaşlaşmanın ve “çağdaş uygarlık” seviyesine çıkarmanın en önemli dayanaklarıdır. Sıradan vatandaşın kanunları bilmeme ve ihlal etme durumu bir dereceye kadar anlaşılabilir. Ama devleti yönetenlerin asla...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları